Atilla ÇİLİNGİR


10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (112)

10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (112)


..dünden devam

1980'Lİ YILLAR:

Ancak hiçbir anlam veremediğim bu yazıyı, bir avuç Rum hayranı, ya da bu toprakların nasıl kazanıldığını değerlendiremeyen birkaç kendini bilmezin yazdığını düşündüm. (Yeni birliğimde göreve başladıktan sonra yaptığım araştırmada, bu seçimlerin öncesinde de; Güney Rum kesiminde mevcut sol görüşlü bir partinin, K.K.T.C'deki uzanımı olan ve aynı görüşleri paylaşan bir partinin, adanın askersizleştirilmesi konusunda ortak çalışmaları olduğunuöğrenecektim…)

Harekâttan sonra geçen yıllar; aslında Kıbrıs Türk Halkının yaşamında da pek çok değişikliklere yol açmıştı!

1974'te doğan çocuklar 11 yaşına gelmiş, 11 yaşında olanlar ise; şu anda K.K.T.C'nin gençliğini oluşturuyordu. Acaba onlar, Kıbrıs Türk Halkı'nın çektiği acıları yılların ne kadarını biliyorlardı? 1950'lerde başlayan o acılı süreç, adanın her Türk Kantonunda, Rumlarla karışık yaşanan yüzlerce köyde; bu genç kuşak, bu acılı sürecin ne kadarını yaşamışlardı? Bu tarihsel sürecin ne kadarını biliyorlardı?

Bu soruların cevabını öğrenmem, çok kısa bir süre içerisinde gerçekleşecekti. Zira Lefkoşa'daki yeni görevime başladıktan sonra; Lefkoşa Türk Lisesinde, milli güvenlik öğretmeni olarak derslere girecektim. İşte bu okulda öğretmen olarak görev aldığım iki yıl boyunca Kıbrıs Türk Gencinin, adada yıllardır süregelen Rum, Türk anlaşmazlığı konusuna nasıl baktığını da öğrenme imkânı bulacaktım. E.O.K.A dönemini, Kanlı Noel'i ve 1963 hadiselerini, 1974 Harekâtına giden süreci; yıllarca mücahitlik yapan, gündüzlerini işyerlerinde, gecelerini cephede nöbet tutarak geçiren eski kuşak; bu günlere nasıl gelindiğini çok iyi biliyorlardı.

Hangi Kıbrıs Türkünün kapısını çalsanız, mutlaka evde birkaç şehide ve gaziye rastlardınız. Bu denli kahramanlıkları yaşamış, mücadele ve moral gücü yüksek bir halkın mutlaka kendi evlatlarına anlatacakları çok şeyleri vardı. Binlerce şehit kanıyla sulanmış bu toprakların, artık kendi 'Özvatanları' olduğunu; nazlı, nazlı dalgalanan, şehitlerinin kefenlerine işlenerek meydana getirilen ay ve yıldızlı yepyeni bayrakları altında, aydınlık ufuklara doğru hep birlikte, çok ama çok çalışarak ulaşacaklarını ve bunun unutulmaması gereken temel ilkeleri olduğunu öğretmiş olmalıydılar…

1974'te adaya ilk ayak bastığımızda, adada ki nüfusu 60 – 70 bin civarında olan Kıbrıs Türk Halkının 11 yıl sonraki nüfus popülâsyonu bir hayli artmıştı. Gerek Türkiye'den adaya getirilerek yerleştirilen Türkiyeli göçmenler, 1975 yılında adanın kuzeyi ve güneyinde kalan Türk ve Rum nüfus mübadelesinin yapılması, 60'lı yıllarda adadan ayrılarak, İngiltere ve Avustralya'ya göç eden Kıbrıs Türklerinin yeniden adaya dönmesi, hem Kıbrıs'ın Kuzeyindeki Türk Halkının nüfusunu arttırmış, hem de adaya yepyeni bir hayat ve canlılık kazandırmıştı.

Yeni görevim nedeniyle; sivillerle daha bir iç, içeydim. Haftada 8 saat ders verdiğim, lise gençliğiyle iç, içe oluşum, K.K.T.C'nin her yöresinde ve kesiminde yaşayan Kıbrıs Türk Halkının hemen, hemen her kesiminden dostlarımın, arkadaşlarımın ve Mücahit silah arkadaşlarımın oluşu; Kıbrıs Türk Halkını yakından tanımama, fikir yapısını, ekonomik gücünü, siyasi görüşlerinin nasıl olduğunu öğrenmeme vesile olacaktı.

1974 Kıbrıs Harekâtı sonrasında aradan yıllar geçmiş ve 1985 yılına gelinceye kadar, köprülerin altından çok sular akmış; neredeyse değişmeyen pek az şey kalmıştı. Harekâtın hemen bitiminde Türk Komutanına, Mehmetçiğe gösterilen sevgi ve saygı, aradan geçen 11 yıl sonra sanki azalmış gibiydi… 11 yıl önce savaştığım adada, K.K.T.C sokaklarında dolaştığımda; askerlerimize karşı sivil halkın göstermiş olduğu olumsuz tavır, asık suratlar ve homurtulu söylemler; çok dikkatimi çekmiş ve beni çok üzmüştü.

Bu görüntü nasıl oluşmuştu? 11 yıl önce özgürce yaşam hakları için omuz, omuza savaştığımız Kıbrıs Türk Halkı, böylesi bir değişimi neden yaşamıştı? Sadece birlikte savaştığımız eski mücahitlerim ve o günlerden beni tanıyan sivil dost ve arkadaşlarımla karşılaştığımda, oturup konuştuğumuzda; her zaman gösterdikleri sevgi ve saygıda kusur göstermemeye çalışıyorlardı. Ama belli ki, onlarda bu olumsuz havayı sezmişler, benim gibi aynı üzüntüyü paylaşıyorlardı. Ancak türlü nedenlerle onların da sayıca giderek azalması; belli ki, bu olumsuz havayı değiştirmeye yetmiyordu… Bu olumsuz gelişmelerin en çarpıcı olanı ise; Türkiye'den gelerek adaya yerleşen T.C pasaportlu göçmen ailelerin durumuydu! Bir zamanlar Rum döneminde Başpapaz Makarios'un idaresinde, Kıbrıs Türk'üne reva görülen 2'nci sınıf insan muamelesini, bu defa Kıbrıs Türk Halkı, Türkiye'den gelen göçmenlere yapıyorlardı!

devam edecek...