GEÇMİŞTEN, GÜNÜMÜZE ON'ARLI YILLARIN İZLERİYLE TÜRKİYE… (Unutturmamak için yazdım, unutulmasın o yıllar..!)
1950'li yıllar…
... dünden devam
Oraya neden gelmiştik? Çılgın bir kalabalığın oradan, oraya koşuşturması, evlerin içerisine girerek pek çok eşyayı sokaklara atması nedendi?
Neler oluyordu burada?
Benim daha henüz okula başladığım, çıkışında ise, Kumkapı-nın o meşhur sıcacık simidini alarak, meşhur 'Turşucu Şükrü'den' bir bardak turşu suyu içmek için koşuşturduğum o sokaklar; okuma yaz-mayı yeni, yeni öğrendiğim 'Kadırga İlk Okulunun' çevresi sanki yangın yerine dönmüştü!
Her yerden dumanlar çıkıyor, insanların acı dolu çığlıkları; simsiyah gecenin o korkulu görüntüsüne, daha da korkunç bir hava katıyordu!
Bir ara ilkokul arkadaşlarım içerisinde en çok sevdiğim ve an-laştığım Irmak'ı, Sermet'i, Zeki'yi, Şemi'yi, Semanur'u, Asuman'ı, Nuri'yi ve Gülser'i düşündüm…
Sonra o koskocaman Kadırga Parkı'nda hep birlikte koşuştur-duğumuz, o dönemin hayal kahramanlarımızın yerine geçip 'Tom-miks, Teksas'cılık' ve 'Kinovacılık' oynadığımız, (sanki o dönemde çocukluk oyunlarımız dahi, bu Amerikan hayal kahramanlarıyla em-peryalizminin etkisi altındaydı!) diğer ilkokul arkadaşlarım geldi ak-lıma; içlerinde pek çoğu Rum ve Ermeni olan...
Okul çıkışında aldığımız rengârenk, o tadına doyulmaz macun-ları birlikte yaladığımız, ince uzun kamışların içerine yerleştirdiğimiz çitlembikleri kızlara atıp türlü muzurluklar yaptığımız, Kumkapı fırı-nından hep o saatte çıkan o sıcacık halkaları bileklerimize taktığımız çocukluk arkadaşlarım geldi o an aklıma.
Sanki o kısacık ömrüm bir film şeride gibi geçmişti aklımdan.
Ya onlara bir şey olmuşsa?
Pek çok acılı görüntülerini anımsadığım o çocukluk anımı asla unutamam! Bir de en sonunda babamın beni omuzlarına oturtarak, kalabalığın arasında ezilmemi önlediği o anı!
O unutamadığım gecede yaşananların ne olduğunu hayatımın daha sonraki evresinde, gençlik yıllarımda öğrenecektim!
Aslında Kumkapı, Nişanca ve Langa, semtlerinde çocukluğumu yaşarken, bu yaşam kesitimin içerisinde Rum ve Ermeni kökenli arka-daşlarım, onların aileleri de vardı. Kimileri ile okul sıralarından, kimi-leri ile sokak arkadaşlıklarından gelen tanıdık, dost bir ortamımız olmuştu.
Ama çocukluk yıllarımın geçtiği bu semtte hiçbir zaman biri birimize karşı düşmanca duygular beslememiş, hiçbir büyüğümüzden bu yönde bir etkileşim yaşamamıştık.
Ne bu vatandaşlarımız, kendi kimliklerini öne çıkarmışlar; ne de bizler, onların azınlık olduklarını, hiçbir nedenle ve asla onların yüzüne vurmamıştık.
Onlar asırlar boyunca bu ülkenin öz be öz yurttaşı olmanın yanı sıra; ülke nüfusuna tarih, kültür, yaşam alışkanlığı ve geleneksel zen-ginlikler katan ve dünyanın imrendiği birlikteliğimizi sergileyen kar-deşlerimiz olmuşlardı.
Semtimizdeki bazı 'Rum, Ermeni ve Yahudi kökenli' arkadaşla-rımın babaları bakkal, manifaturacı, terzi, eczacı, elbise temizleyicisi, gömlek kolacısı; kısacası mahallemizde tanıdığımız, bildiğimiz, alış veriş yaptığımız Yorgo Amcalar, Artin Amcalar idi.
Kimi zamansa; dükkânlarından alışveriş yaparken bize şeker ve-ren; 'Madam Marika, Hayganuş Teyzeler, Eleni Ablalardı'…
Hele bir de kırtasiye dükkânı olan (Eskiden o sokakta askeri tıbbiye okulu vardı…) Ermeni asıllı bir karı, koca vardı ki; onları hiçbir zaman unutamadım.
Çünkü ilkokulda yapmış olduğum yağlı boya resimlerin ilk malzemelerini onlardan almıştım. O gün eksik kalan parama aldırış etmeden:
"Al bakalım küçük bey, bu da bizden sana hediye olsun" diye-rek verdikleri numara, numara yağlı boya fırçalarına, rengârenk tüp yağlı boya takımına, ne kadar sevindiğimi ve onların o güleç yüzlerini hiç unutamadım, dün gibi hatıralarım…
İşte 6 Eylül'ü, 7 Eylül'e bağlayan o gece; çocukluğumun o renkli tablosunda kalan ve bu renklere hayat verenler; paramparça oldu, karanlıkların ardından o renklerle birlikte kaybolup gittiler…
Çocukluk yıllarımda bir arada oyunlar oynayıp, ilkokul sırala-rında aynı öğretmenimizin öğretileri ile büyüdüğümüz; aynı sofraları paylaşarak, bazen benim annemin, bazen Ani Teyzemin yaptıkları yemekleri, Yorgo amcamın tuttuğu balıkları yediğimiz bu evler, alış-veriş yaptığımız bu dükkânlar neden yakılıp, yağmalanmıştı?
Sekiz yaşında tanıklık ettiğim o korkunç gecede yaşananların altında yatan gerçekleri yıllar sonra daha iyi öğrenecek ve anlayacaktım!
