Osman DOST


ABD ve PYD/YPG İlişkisi

PYD, Suriye’deki Kürt nüfusunun siyasal temsilcisi olarak 2003 yılında kurulmuş bir örgüttür.


 

PYD, Suriye’deki Kürt nüfusunun siyasal temsilcisi olarak 2003 yılında kurulmuş bir örgüttür. YPG ise, PYD’nin askeri kanadıdır. PYD/YPG, Türkiye’deki PKK'nın bir kolu olarak kabul edilmektedir ve PKK, Türkiye, ABD ve AB tarafından terörist bir örgüt olarak tanınmaktadır. Ancak ABD, 2010'lu yılların ortalarından itibaren, özellikle Suriye iç savaşında IŞİD’e karşı mücadele eden YPG’ye askeri destek sağlamaya başlamıştır. Bu destek, ABD’nin kısa vadeli stratejik çıkarları doğrultusunda IŞİD ile mücadelede önemli bir etken olmuştur.

 

ABD’nin bu desteği, Türkiye tarafından oldukça sert bir şekilde eleştirilmiştir. Türkiye, YPG’nin PKK ile sıkı bağları olduğunu ve bu yüzden desteklenmesinin terörle mücadele açısından büyük bir hata olduğunu savunmaktadır. ABD, YPG’nin IŞİD’e karşı etkili bir müttefik olduğu gerekçesiyle bu desteğini sürdürmüştür. Ancak bu durum, NATO müttefiki olan Türkiye ile ABD arasında ciddi bir güven bunalımına yol açmıştır.

 

NATO Müttefikliği ve Güvenlik İkilemi

 

NATO üyeleri, temel olarak birbirlerini dış tehditlere karşı savunmayı taahhüt eden bir anlaşma yapmışlardır. Ancak her üye ülkenin stratejik çıkarları, bazen ittifakın ortak hedefleriyle çelişebilmektedir. Türkiye, Suriye’deki YPG’ye karşı terör örgütü olarak gördüğü bu gruba karşı bir askeri operasyon başlatma kararı alırken, ABD bu operasyona karşı çıkmıştır. Bu tür çelişkiler, NATO içindeki müttefiklik ilişkilerini karmaşık hale getirmektedir.

 

NATO’nun temel ilkelerinden biri "kolektif savunma"dır, yani bir NATO üyesine yapılan saldırı, tüm üye ülkeler tarafından saldırı olarak kabul edilir. Ancak ABD’nin YPG’ye verdiği destek, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden bir durum olarak görülmektedir. Bu noktada, NATO’nun kolektif savunma anlayışı, müttefik ülkeler arasındaki stratejik tercihlerin çelişkili hale gelmesi nedeniyle soru işaretleri taşımaktadır.

 

ABD'nin YPG'ye desteği, Türkiye'nin güvenliğini doğrudan etkileyen bir durum oluşturduğundan, müttefiklik ilişkilerinde bir gerilim yaratmaktadır. ABD, IŞİD’e karşı etkin bir mücadele için YPG’yi stratejik bir ortak olarak görürken, Türkiye, PKK'nın bir uzantısı olan YPG’nin sınırlarında etkinleşmesini ulusal güvenliği için bir tehdit olarak değerlendirmektedir. Dolayısıyla, müttefikler arasındaki güven, bu tür stratejik çıkar çatışmaları nedeniyle sarsılmaktadır.

 

Müttefiklik, Diploması ve Stratejik Çıkarlar

 

NATO müttefikleri arasındaki ilişkiler, sadece askeri destekle sınırlı değildir; diplomasi, ekonomik çıkarlar ve jeopolitik dengeler de bu ilişkilerin şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. ABD ve Türkiye arasındaki bu kriz, yalnızca askeri alanda değil, aynı zamanda diplomatik alanda da ciddi bir sorun yaratmıştır.

 

ABD’nin YPG’ye verdiği desteğin ardında, Ortadoğu’daki stratejik hedefler yer almaktadır. ABD, Suriye’deki istikrarsızlık nedeniyle bölgedeki güç dengesini kendi lehine çevirmeyi hedeflerken, YPG’yi bu stratejinin bir aracı olarak kullanmıştır. Türkiye ise, ABD’nin bu politikalarına karşı çıkarak, kendi ulusal güvenliğini ön plana almış ve PYD/YPG’nin faaliyetlerini engellemeye yönelik adımlar atmıştır. Bu, NATO müttefikleri arasında diplomatik bir krize yol açmış, karşılıklı suçlamalar ve açıklamalarla gerilim daha da artmıştır.

 

Bu gerilime rağmen, NATO’nun yapısı, müttefikler arasında stratejik çıkar farklılıklarını çözebilmek için bir platform sunmaktadır. Her ne kadar ABD ve Türkiye arasında bu konuda büyük bir anlaşmazlık olsa da, müttefikler arasındaki ilişki, yalnızca bu tek konu üzerinden değerlendirilmemelidir. Her iki ülke de, özellikle Rusya ve Çin gibi küresel rakiplere karşı birlikte hareket etmenin önemini kavrayarak, nihayetinde diyalog yoluyla çözüm arayışlarına girmektedirler.

 

Sonuç: Müttefiklik ve Çatışan Çıkarlar

 

NATO’nun temel ilkelerinden biri, müttefiklerin birbirlerinin bağımsızlık ve güvenliğine saygı duymasıdır. Ancak ABD’nin PYD/YPG’ye verdiği destek, bu ilkelerle çelişen bir durum yaratmaktadır. Türkiye, YPG’yi PKK’nın bir uzantısı olarak kabul ederken, ABD, IŞİD’le mücadelede en etkili partneri olarak görmektedir. Bu durum, NATO müttefiklik ilişkileri içinde bir güven bunalımına yol açmakta, aynı zamanda her iki ülkenin stratejik çıkarlarının çatışmasına neden olmaktadır.

 

Ancak, NATO’nun müttefikler arasındaki bu tür stratejik farklılıkları çözme ve ortak zemin bulma kapasitesine sahip bir organizasyon olduğunu unutmamak gerekir. Gelecekte, ABD ve Türkiye arasında daha fazla diyalog ve müzakerelerle bu gerginliğin aşılması mümkün olabilir. Sonuç olarak, müttefiklik ilişkileri, her ne kadar stratejik çıkarlar ve ulusal güvenlik endişeleriyle şekillense de, karşılıklı güven ve diplomatik çözüm arayışları ile yeniden güçlendirilebilir.