Trump’ın başkanlık seçiminde önde olması, muhtemelen mevcut ABD derin devletini rahatsız etmiş, seçilmesinin önüne geçmek için karalama kampanyaları düzenlenmiş ancak sonuç alınamamıştır. Bu sefer Trump, ABD tarihinde başkan ve başkan adayları için defalarca başvurulan bir yöntem olan suikasta maruz kalmış, bu olaydan hafif bir yarayla kurtulmasının ardından, ona olan destek daha da artmıştır. Kasım 2024’e kadar, yeni bir suikast dâhil, sıkıntı olmazsa başkan olması, Ocak 2025’te de göreve başlaması, dolayısıyla ABD’de makas değişimi beklenmektedir.
Suikastın muhtemel sebebi ve başkan olursa uygulamak istediği politikaların muhtemel etkileri, küresel, bölgesel ve Türkiye açısından gözden geçirilmiştir.
Muhtemel suikast sebebi
Sebebin, Trump’ın mevcut müesses nizamla (kurulu/etkin düzen), bir deyimle “derin devletle” olan düşünce ayrılığı olduğu söylenmektedir. Derin devletin kimler olduğunu doğrudan ifade etmek güçtür. Bir eski Cumhuriyetçi yazdığı kitapta, derin devletin birbirinden bağımsız olmakla birlikte benzer bir hedefe sahip olan finans, ordu, endüstri ve istihbarat örgütlerinin birleşiminin doğal bir evrimi olduğunu belirtmiştir. ABD için bunu; CIA, FBI, Pentagon ve State Department’dan, başat endüstriyel ve finansal kuruluşlar ile devlet politikalarına yön verme potansiyeli olan düşünce kuruluşlarından oluşan birimlerin bütünü olarak görmek mümkündür. Amaç, para ve güç sahibi olanların, siyasi bağlılıklarından bağımsız olarak para ve güçlerini ellerinde tutmaya devam etmeleridir.
Trump'ın önceki dönemde uygulamak istediği politikalar ile derin devlet politikalarının birbirinin zıttı olduğu, elindeki imkânlarla bunu yeterince aşamadığı düşünülmüştür. Şimdiki durum bundan farklı görünmekte, mevcut derin devlet yapısıyla/müesses nizamla mücadele edebilecek güçte olduğu ve bunun da rahatsızlık yarattığı anlaşılmaktadır. Eski derin devleti etkisiz kılacak, kendi politikasına uygun bir derin devlet kurma mücadelesi içinde olacağı değerlendirilmektedir. Görüldüğü üzere derin devletler, “bizden olan, olmayan” tarzında şekillenmektedir. Bu sadece ABD için değil, diğer devlet ve kuruluşlar için de geçerlidir.
Trump, ABD’nin içeride güçlü olmasını istemektedir. Askerî, politik ve ekonomik gücünün dünyanın çeşitli yerlerinde kullanılmasının, savaşta olmasının, ABD’yi ve halkını yoksullaştırdığını, zayıflattığını düşünmektedir. Bu politika silah sanayiini, diğer endüstriyel, enerji ve finans kuruluşlarını rahatsız etmiştir. Bunlar Trump’ın iktidar olmasını arzu etmemektedir. Suikastın sebebini doğrudan buna bağlamak doğru olmayabilir. Ancak bu da bir gerçektir.
Biden’ın adaylıktan çekilmesinin sebebinin de, artık seçilme şansının kalmadığının anlaşılmasıyla, elindeki gücü kaybetmek istemeyen mevcut derin devlet/müesses nizamın son bir ümitle aday değiştirme isteğinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Trump’ın uygulamayı
planladığı politikaların etkileri
Ukrayna: Trump’ın ele alacağı ilk konunun Ukrayna’ya olan desteği azaltarak savaşı durdurmak olduğu anlaşılmıştır. Bunu NATO zirvesine katılan ve sonra da Trump ile görüşmeye Florida’ya giden Macaristan Başbakanı Orban’a da söylemiştir. Ukrayna’daki savaşın bitmesi Ukrayna’nın da Avrupa’nın da çıkarına, ancak ABD mali sermayesinin, askerî endüstrisinin, enerji şirketlerinin çıkarına değildir. Zaten Avrupa ülkelerinin çoğu kerhen ABD politikasını desteklemektedir. Trump’la birlikte politika değişikliği yapmaları kuvvetle muhtemeldir.
Son NATO Zirvesinin odak noktası, Ukrayna’ya olan desteğin arttırılarak Rusya’nın sıkıştırılmasını ve yıpratılmasını devam ettirmek iken, böyle bir politika değişikliğinin NATO’yu da etkileyeceği dikkate alınmalıdır. ABD ve sonradan da NATO’ya da kabul ettirilen strateji değiştirilmek durumundadır.
İsrail: Büyük İsrail projesine destek vermeyeceği, ancak bölgede kendisini savunabilecek ve ABD çıkarlarını sağlayabilecek güçlü bir İsrail’den yana olacağı anlaşılmaktadır. ABD’nin orada bulunmasına gerek olmadığını, ihtiyaç halinde süratle bölgeye gidebilecek imkânlara sahip olduklarını düşünmektedir. İsrail’in başkentinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınmasını ve İşgal ettiği Golan tepelerinin İsrail’e ait olduğunu tescil ettiği ve onun da İsrail yanlısı olduğu unutulmamalıdır.
Orta Doğu: BOP projesinin uygulaması yavaşlayabilir. Önceki dönemde, Suriye’deki Amerikan birliklerini çekmek istediyse de müesses nizamın bunu uygular gibi yapıp uygulamadığı bilinmektedir. Bu konuda yeni dönemde nasıl hareket edeceği henüz netleşmemiştir. Önceki bir açıklamasında Kürtlerin korunmasına özen göstereceklerini, Türkiye’nin bu konudaki aksi bir tutumuna karşı, Rahip Brunson olayını hatırlatarak, işlem yapacaklarını hatırlattığı dikkate alınmalıdır. İran’la yeni bir anlaşma yaparak gerginliği azaltması mümkündür.
Çin ile ilişkiler: Çin’le mücadelenin esas olarak ekonomik alanda yapılacağı, yine ABD/NATO stratejisi kapsamında Asya-Pasifik planındaki çevrelemenin ve buna paralel olarak Tayvan konusunun yumuşatılacağı beklenmektedir.
***
-ABD dış politikasında radikal bir değişim olabilir. Ancak bu durum, içe dönük ABD’nin küresel düzeyde çıkarlarına dikkat etmeyeceği anlamına gelmemelidir.
-Ukrayna konusunda, başkanlık koltuğuna oturmadan harekete geçebilir.
-Trump’ın politikalarının Türkiye’ye olan etkisi tecrübelerle sabittir. Türkiye'ye yönelik olumlu yaklaşımına rağmen önceki görevi sürecinde, ikisi Brunson davası, ikisi S-400 alımı, biri de YPG/PKK’ya yönelik operasyonlar nedeniyle Türkiye’ye 5 kez yaptırım uygulamıştır. YPG/PKK’ya destek devam etmiştir. CAATSA yaptırımlarının uygulanmasını da durduramamıştır.
-Mevcut Derin Devleti/Müesses Nizamı değiştirip, kendi kontrolünde bir düzen kurabilirse, Suriye başta olmak üzere, sorunlarımızın çözümünde kolaylaştırıcı rol oynayabilir. Ancak her an için ihtiyat elden bırakılmamalı, radikal ve dengesiz davranışlarına karşı hazırlıklı olunmalıdır.
-Seçtiği Bşk. Yrd., kendisinden sonra da politikalarını devam ettirebilir.
-Biden’ın adaylıktan çekilmesinin, seçimlere 4 aydan az bir süre kalmışken fazla bir etki yaratmayacağı değerlendirilmektedir.