Artık bu ülkede para her kapıyı açıyor. En kötüsü de artık adaleti sağlarken paranın sözü geçiyor. Halbuki adaletin hüküm sürdüğü toplumlarda bireyler kendilerini güvende hissederler. Antik çağlardan günümüze kadar da adalet en üst değer olarak kabul edilmiş ve toplumsal düzenin devamı için hukuk düzeninin de kaynağını oluşturmuş.
Gel gör ki okuduğum her dosyada her iddianamede biraz daha karamsarlık kaplıyor içimi. Adaleti namusu ile savunan savcı, hâkim ve avukatlar ne mutlu ki var. Zaten sistemi de onlar ayakta tutuyor. Ancak bu kişilerin mücadelesi, adaleti araç olarak görüp yok etmek isteyenler karşısında güçsüz kalıyor. Gelin anlatayım…
Maltepe Cezaevi’nde uyuşturucu suçundan yatan Türkmenistan uyruklu Meylis Bashımov adlı bir kişi eşinden kıyafet istiyor. Bu kişi kendisinin kıyafet hakkının dolduğunu beraber cezaevinde yattığı arkadaşı Babamyrat Aknazarov adına kıyafetlerin gönderilmesini istiyor. Babamyrat adına da kıyafet hazırlayan eşi eşyaları Türkmenistan uyruklu avukat Mayagozel Hommadova’ya teslim ediyor.
Avukat eşyaları cezaevi yönetimine teslim ediyor ve tutuklu ile görüşme yapmak için bekliyor. O sırada dikkatli bir gardiyan eşyaların rutin araması esnasında eşofmanda tuhaflık tespit ediyor. Kemer bölgesini kesip açtıklarında uyuşturucu olduğunu görüyor. Tutanaklar tutuluyor ve savcılığa bildiriliyor. Ardından ifadeler alınıyor. Savcılık uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma ve sağlama suçunu işlediğine dair kuvvetli şüphe gerekçesi ile tutuklunun eşinin ve avukatın tutuklanmasını istiyor. Tutuklu eşi de avukat da suçlamaları kabul etmiyor. Sulh ceza mahkemesi tutukluluk isteğini reddediyor. Adli kontrol ile serbest bırakıyor. Savcı mahkemeye itiraz ediyor. Neticede kişiler tekrar mahkemeye çıkıyor ve Mayagozel tutuklanıyor. Avukatları tutuklamaya itiraz ediyor.
İstanbul Anadolu Adliyesi’ndeki asliye ceza mahkemesi reddediyor. Bu sefer bir üst mahkemeye gidiyor. Ağır ceza mahkemesi adli kontrol şartı ile Mayagozel’i tahliye ediyor. Yani cezaevinde uyuşturucu kullanma ve ticareti suçlaması ile yatan kişilere avukat aracılığı ile uyuşturucu götürülmeye çalışılmış ve suçüstü yapılmış.
Peki, ne var bunda değil mi? İşte sıradan gibi gözüken bu olayın ardında aslında bir “Adalet Borsası” olduğu iddia ediliyor. Şöyle ki Kadıköy’de görevli iki polis, görev yaptıkları karakolda ortam dinlemesine alınıyor. Dinlemede, bu polislerin para karşılığında “ağabey” dedikleri bir kişinin isteğiyle sistemdeki kişilerin kişisel bilgilerine, aranması olup olmadığına ve savcı, yargıç gibi kişilerle bağ kurulmasına kadar giden bir süreç tespit ediliyor.
Halktv.com.tr den Dinçer Gökçe bu haberin ayrıntılarını 19 Ağustos’ta yazdı. Kayıtlar, polis memuru Gökhan Uçar’ın sistematik rüşvet aldığını, Kalamış’taki bir restoranda iki eski polisi öldüren Fuat Çakır ile sıkı ilişki içinde olduğunu ortaya koydu. İşte bu dinlemede polis memuru tutuklanan avukattan bahsediyor ve yargıya müdahale eden kişiden bahsediyor. Dinlemede birçok konuşmaya yer verilmiş.
Gökhan Uçar, oda arkadaşı Cihan Ünal ile konuşmasının birinde, nasıl rüşvet aldığını ise şöyle anlatıyor: “Ya benim yaptığım şey ne biliyor musun... Adam beni arıyor. Diyor ki ‘şunun aranmasına bakar mısın’ bu…”
Aranma kaydını sorgulattığı birkaç kişiyi sıralayan ve her birinden 1000’er TL aldığını söyleyen Gökhan Uçar, “Aylık 5 bin TL gelirim var. Sabit yani. Hiçbir şey yapmadan ekrana bakıyorum” diyor. Uçar, aldığı parayı, sorgulamayı yapan kişiyle yarı yarıya bölüştüklerini söylüyor. “Seninle çalıştığım süre boyunca hiç yollamadıysam 100 milyar lira gönderdim ona” ifadelerini kullanıyor. Anladığım kadarıyla 100 bin lira demek istiyor.
Bu görüşmenin devamında Uçar, kendisini, suç örgütleri ile ilişki konusunda uyaran oda arkadaşı Ünal’a “Polislik hayatım boyunca kazanacağım parayı ben bu işler sayesinde kazandım. Emekliliğe kadar yapmayacağım mal varlığımı bu işler sayesinde yaptım” diyor.
Bakın tamamen resmi belgede yer alan konuşmalar bunlar. Şimdi bu kişiye para gönderen hesaplar tespit edilmiş. Para gönderenlerden biri B.A. Yani bütün organizasyonu kuran Y.A’nın eşi. Ancak bu kişiler araştırılmamış ya da ben dosyada göremedim. Kimdir necidir neden para göndermiş. Y.A adlı kişi de M.K’nin iş ortağı. Cemaat bağlantısı bile var.
Yazımın başında yazdığım tutuklanan avukat Mayagozel Hommadova ile ilişkilerine bakılmamış. Oysaki bakılsa cemaat, adliye, emniyet arasında inanılmaz bir bağ ortaya çıkacak. Bu kişiler Bakırköy Adliyesi’nden konkordato ilan etmeye çalışıyorlar. Talep reddediliyor. Bu sefer aynı kişiler aynı evrak ile Çağlayan Adliyesi’ne başvuruyorlar ve konkordato kararı alıyorlar.
Belgeleri inceliyorum halen ancak hukukun adaletin geldiği nokta çok ama çok üzücü. Biz sıradan yurttaşlar sırtımızı sadece hukuka dayıyoruz. Ancak sırtını iktidara, güç sahiplerine, zenginlere dayayan kişiler hukuku kendi istekleri doğrultusunda yönlendiriyorlar.