Son dönemde sokakta, pazarda, markette, serviste ya da otobüste bir durup çevrenizi dinlerseniz hep aynı cümlelerle karşılaşırsınız: "Bu devirde bu parayla nasıl geçinilir?" Haklı bir soru. Çünkü artık geçim derdi sadece dar gelirlinin değil, orta gelirlilerin de gündeminden düşmüyor. Hele ki asgari ücretle ev geçindirmeye çalışan bir anne iseniz, hayatınız bir matematik problemi değil, adeta bir sihirbazlık gösterisi haline gelmiş demektir.
Bugün ülkemizde emekli maaşı ortalama 17-18 bin lira seviyelerinde. Asgari ücret ise ondan biraz yüksek, ama aradaki fark "nefes alma" fırsatı bile sunmuyor. Ev kiraları artık 20-25 bin liralardan başlıyor. Bazı bölgelerde bu rakam 30 bin liraları aşmış durumda. Apartman aidatları ise kimi büyük sitelerde neredeyse bir kira kadar. Durum öyle ki, aidatı ödeyip kirasını ödeyemeyen insanlar var.
Tabii iş sadece barınma ile bitmiyor. Elektrik, su, doğalgaz, internet, telefon… Her ay düzenli gelen ve her ay artan bu faturalar bir yandan, çocukların okul masrafları, kırtasiye, servis, yemek gibi kalemler bir yandan eklenince tablo daha da ağırlaşıyor. Pazara gitmek bile lüks haline geldi. Geçen hafta semt pazarında limonun kilosunu 139 TL’ye gören bir vatandaş, “Demek ki limonata içmek zengin işiymiş,” diyerek durumu özetledi.
Market alışverişi deseniz, sadece temel ihtiyaçları aldığınızda bile kasada 2-3 bin liralık fiş sizi karşılıyor. Buna bir de aracınız varsa; sigorta, kasko, muayene, bakım, vergi, ara sıra gelen trafik cezaları derken aracın sadece kontağını çevirmek bile başlı başına bir lüks haline geliyor. Ulaşım bir hak olmaktan çıkıp bir ayrıcalığa dönüşmüş durumda.
Tüm bu tablo karşısında devletin zirvesinde ekonomiyle ilgili kararları kimlerin aldığı da ayrı bir tartışma konusu. Hükümetler kuruluyor, kabineler şekilleniyor, ekonomiyle ilgili en yetkili koltuklardan biri olan Maliye Bakanlığı'na alanında deneyimli bürokratlar, profesörler, teknokratlar getiriliyor. Peki, bu işin gerçek uzmanı kim? Kağıt üstünde değil, hayatın tam ortasında?
İddia ediyorum: Asgari ücretle ev geçindiren bir kadın, bu ülkenin maliyesini en iyi yönetecek kişidir. Çünkü o kadın, ay sonunu nasıl getireceğini, kıt kaynakla nasıl çok iş yapılacağını, nereden tasarruf edileceğini, nereye ne kadar harcama yapılması gerektiğini ezbere bilir. Tüm hesapları baştan sona zihninden yapar, üstelik cebindeki kuruşları da çocuklarının geleceği için harcar. İstatistik bilmeden oranlarla konuşur, ekonomist olmadan ekonominin nabzını tutar.
Böyle bir kadın, devletin bütçesini de aynı titizlikle yönetebilir. Çünkü o gerçek hayatta sınavdan geçmiş, pratik zekasıyla krizleri aşmış, hayatı yöneten bir uzmandır. Evindeki mutfağı yönetebilen bir kadın, bir ülkenin ekonomisini neden yönetemesin?
Sonuç olarak, ekonomik krizin çözümünü sadece ekonomik modellerde ya da dış yatırımda aramak yerine, bu ülkenin sokaktaki gerçek kahramanlarına bakmak gerekiyor. Belki de bir gün cesur bir adım atılır ve bir asgari ücretli ev kadını, Maliye Bakanlığı koltuğuna oturtulur. Emin olun, ülke bütçesinde ilk kez gerçekten denklem tutar.