Mustafa BALBAY


Atatürk, saldırılınca da büyür!

Atatürk, saldırılınca da büyür!


 

Başlık Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın. 21 Ekim 1999’da alçakça bir saldırıyla aramızdan koparılan Prof. Kışlalı’nın kitaplarından birinin adı şuydu:

 

Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği!

 

Prof. Kışlalı, özellikle 1990’lı yıllar boyunca Atatürk’e, devrimlerine yönelik saldırılara Cumhuriyet’teki günlük yazılarının yanı sıra kitapla da karşılık vermişti.

 

Haftada iki kez (pazartesi, perşembe) öğle saatlerinden Cumhuriyet’te çay içimi sohbet ettiğimiz Prof. Kışlalı’nın sık vurguladığı cümlelerden biri şuydu:

 

“Atatürk’e yönelik her saldırı, onu daha da büyütmüştür.”

 

Gerçek, zamanın çocuğudur. Bu toprakların en büyük gerçeği Atatürk, 21. yüzyılın da en büyük lideri olarak yaşamaya devam ediyor.

 

***

 

12 Mayıs’ta açıklanan 4 sayfalık PKK 12. kongre bildirisi “silah bırakma, kendisini lağv etme” tartışmalarını gölgede bırakan bir içeriğe sahipti. 5 gündür bildirideki şu üç unsur tartışılıyor:

 

Lozan, 1924 Anayasası, Kürtlere “soykırım”!

 

Bildiriyi önemsememizin nedeni Cumhur İttifakı’nın bildiriyi önemsemesi! İktidar ve medyası bildiriyi günler öncesinden, “Müjde geliyor” başlıklarıyla duyurdu. Haberi iktidar verdiğine göre, demek ki bildirinin içeriğinden haberdardı.

 

Terörsüz Türkiye hepimizin ortak özlemi.

 

Bildiride bu konu, “demokratik toplum için yeni bir döneme giriş” olarak adlandırılıyor.

 

Bugünkü sorunların temelinde de Lozan ve 1924 Anayasası’nın olduğu vurgulanıyor. Bunun Türkçesi şu:

 

Bir kişiyle anlaşacaksın... Diyorsun ki “Önce şu nüfus cüzdanını ver. Kimliğini yırtalım. Sonra boşlukları birlikte doldurup yeni kimlik oluşturalım”.

 

Erdoğan 4 gün bu eleştirilere sessiz kaldı. Baktı ki toplumdaki endişe derinleşiyor, perşembe günü, “Kimse merak etmesin, Cumhuriyetin temel değerlerini biz koruruz. Bu konuda eleştiri yapanlardan daha iyi koruruz” dedi.

 

Oysa ilk 3 gün AKP saflarında siyaset yapan kimi yorumcular, “Lozan’ı biz de eleştiriyoruz. Ne var bunda” gibi derin analizler yaptı.

 

Bu tablo bizde şu soruyu çağrıştırmıştı:

 

Cephede yenilen emperyalizme masada da meydan okumanın belgesi olan Lozan’a saldırmada AKP ile PKK hemfikir mi?

 

1924 Anayasası’na saldırıp 1921 Anayasası’nı istemek de “1923’te ilan edilen Cumhuriyet kurulmamıştır. Tanımıyoruz” demek gibi bir şey!

 

Bildirideki “soykırım” iddiasını ayrı bir yazı konusu yapacağız.

 

***

 

19 Mayıs haftasındayız... Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı örgütlemek için Samsun’a çıkışının 106. yılı.

 

Kurtuluş Savaşı’mız, savaş sürerken başlattığımız kuruluş mücadelemiz bugün de günceldir. Bugünleri daha iyi anlamamız için...

 

Prof. Kışlalı öldürülmeden önce kaleme aldığı bildiride şu başlığı kullanmıştı:

 

“Kemalizm sadece geçmişin bekçiliği değil, aynı zamanda geleceğin kuruculuğudur.”

 

Ali Sirmen’le devam edelim. Uğur Mumcu’nun yaşamını yazarken Aralık 2019’da Ali Sirmen’le konuşuyoruz. Konu AKP ideolojisinden Cumhuriyete, oradan Fransız Devrimi’ne geldi. Sirmen anlattı:

 

“1789 Fransız Devrimi’nin 200. yılıydı. Le Monde yazarı, Türkiye Büyükelçisi Eric Rouleau söyleşimizde dedi ki ‘Fransız Devrimi’nin tartışılması doğaldır. Hâlâ yaşadığının ifadesidir. Hiçbir devrim bir defada kazanılıp kulağının üzerine yatarak korunmaz. Her zaman mücadele etmek, savunmak, geliştirmek zorunluluğu vardır.’ Cumhuriyet devrimi de öyle...”

 

Lozan, devrimler elbette eleştiriye açıktır. Ama saldırı başka bir şey.

 

Ancak saldırılsa da Atatürk ve eserleri daha da güçlenerek yaşamaya devam eder.

 

Atatürkçülerin sorumluluğu ise sadece anmak ve savunmak değil, anlatmak ve bu temelde çağı yakalamak