Prof.Dr.Esfender KORKMAZ


Biz bu akılla düze çıkamayız

Biz bu akılla düze çıkamayız


4 yıldır yüksek enflasyonla ve istikrar sorunu ile uğraşıyoruz. Çünkü krizden çıkışımızı zorlaştıran ve hatta imkânsız kılan politikalar ve uygulamalar var. Enflasyonla mücadelede Merkez Bankası yalnız kaldı. Siyasiler popülizmi önde tutuyor ve ihtiyatlı davranmıyor. Ekonomi yönetiminde zafiyet var.

1.İstikrar programı yapılmadı.

Kriz dönemlerinin kendine özgü politikaları var. Başta krize özgü alışılmışın dışında, kamuda kemer sıkma gibi, toplam talebi düşürme gibi, yalnızca kriz dönemlerinde uygulanacak politikalar olur. Bizde rutin orta vadeli program denilen niyet ve tahmin belgesi istikrar programı yerine konuldu.

Dahası TÜİK, TÜFE’de hülle yaptı. Güven bunalımını artırdı. Ayrıca yapısal sorunlar gündeme dahi gelmedi. Bu nedenle enflasyonla mücadele uzun sürüyor. Yeniden artabilir, düşse de yüzde 20 seviyesinde kronikleşir.

2.Eyvah! Sayın Cumhurbaşkanı yeniden faiz dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kırgızistan ve Macaristan ziyaretleri sonrasında Cuma günü medya mensuplarına yaptığı açıklamada, “İnşallah faizle birlikte enflasyon da düşecek. Bundan hiç endişeniz olmasın,” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de 2021 yılından beri eksi reel faiz vardı. Bu sene son üç aydır, faizler reel faiz seviyesine ulaştı. Bütün dünya, ABD ve AB, yüzde dokuzun altındaki enflasyonu çözmek için reel faiz verdi. Oralarda enflasyon yüzde 3 altına geriledi. Biz hâlâ faizleri indirelim diyoruz.

Kriz dönemlerinde dikkatli olmalıyız. Hükûmetin açıklamaları, beklentileri ve piyasaları etkiler. Eksi reel faiz beklentisi oluşursa, sıcak para çıkar, kriz derinleşir.

3.Mehmet Şimşek, devlette israfı önleyemedi, vergileri ve cezaları artırdı.

2000 ve sonrasında her krizde bir kurtarıcı geliyor. Gerçekte krizlerin çözümü tek adama bağlanmamalıdır. Bir heyet olmalıdır. İktidar iki kurtarıcı getirdi. Biri gitti, Mehmet Şimşek de yanlışta direniyor.

Şöyle ki; Mali disiplin dedi ve fakat mali disiplinin temel aracı olan kamuda tasarrufu sağlayamadı.

Cumhurbaşkanlığı tasarruf genelgesinde lüks araç alınmayacak deniliyor. Ama israfa yol açan lüks araba saltanatı yerinde duruyor. Dahası hileli yollardan araba alınıyor. Söz gelimi, Sayıştay raporuna göre AK Partili Samsun Belediye Başkanı 6 lüks araç aldı, Malatya belediyesi ihaleyi böldü, her ihaleye araba bağışlama şartı koydu ve 30 araç aldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyaretleri sırasında yapılan harcamalar, kamuoyunda tartışmalara yol açtı. Özellikle 2024 yılının Temmuz ayında gerçekleştiği NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi'ne katılım sırasında, Erdoğan'ın 5 uçaklık bir konvoyla seyahat ettiği ve bu seyahatin yakıt maliyetinin yaklaşık 2,5 milyon dolar (83 milyon TL) olması tepki topladı.

Bu örnekleri artırmak mümkündür; ama hepsinden çıkacak sonuç aynıdır. Sayın Cumhurbaşkanının “itibardan tasarruf olmaz” anlayışı ve AK Parti’nin popülizmi önde tutan politikaları oldukça, Mehmet Şimşek istese de devlette israfı önleyemez.

Mehmet Şimşek bu defa mali disiplin için vergileri artırdı. Tüketim vergilerinde artış fiyatları da artırdı. Doğrudan vergi artışı, üretimi ve arzı kıstı. Enflasyonla mücadele kan kaybetti.

Dahası bakan vergi muafiyetlerini kaldırdı. Yatırımları engelledi. Bu nedenle üretimde düşme ithal tüketim mallarının artmasına neden oldu.

En ağırı da, devlet otopark yapmıyor. Yollarda uyarı işareti yok ama arabası olana her gün ceza geliyor. Söz gelimi ben İstanbul dışındaydım. Pazar 17.00’de döndüm. Ama garajdaki arabama pazar günü 12.00’de boş olan Kuzey Marmara Oto Yolu’nda acil şerit ihlali diye 6 bin lira ceza gelmiş. Resim yok. Fahri müfettiş yazmış.

Bunlar bir hükûmetin ve bir ekonomi yönetiminin yaşamakta olduğu paniğin işaretidir. Panik varsa, çıkış yolu yoktur.

4.Sıcak para suni rahatlık getirdi ve fakat kırılganlığı artırdı.

MB ödemeler dengesine göre, Ocak-Eylül arasında ilk on ayda, gayrimenkul dışında doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi 1,1 milyar dolar oldu. Bu döviz girişi Türkiye de bulunan yabancı yatırımların sermaye artışını bile karşılamaz. Buna karşılık, on ayda portföy yatırımları girişi 15,6 milyar dolar oldu.

Geçen yıl on ayda cari açık 36,1 milyar dolar iken bu sene aynı dönemde 5,3 milyar dolara geriledi. Ama gariplikler var;

Üretimde kullanılan ara malı ve ham madde girdi ithalatı azaldı. Bunun nedeni bu malları içerde üretmemiz değil, sanayi üretiminde gerilemedir.

Mamafih üretimde düşmenin bir kısmı tüketim malı ithalatı artışı ile giderilmiş.

On ayda, net hata ve noksan kaleminden nereye gittiği belli olmayan 20,7 milyar dolar çıkmış. 5,3 milyar dolar cari açık var, 15,6 milyar dolar portföy yatırımı girmiş, ama nereye gittiği belli olmayan 20,7 milyar dolar net hata ve noksan var. Böyle bir ödemeler dengesi istikrarsızlığın en belirgin göstergesidir.

Kısa vadeli yabancı sermayenin (sıcak para), siyasi, sosyal ve jeopolitik sorunlar nedeni ile ani çıkışı, kur artışlarına neden olur. Türkiye’nin son 15 yıldır içinde bulunduğu kırılganlığı artırır. Dış borç temerrüt riskini artırır. Kriz derinleşir.

Dünya ve Türkiye örnekleri göstermiştir ki; kriz yaratan hükûmetler aynı krizi çözemez. Tek çözüm yolu siyasi iktidarın ve hükûmetin değişmesidir.