Bölgemizde ABD’nin bir yerinden bulaştığı her gelişmenin Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) parçası olduğunu yeri geldikçe vurguluyoruz.
Dün ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın, “Suriye’de federasyon altı bir sistem olsun” dayatmasını irdelemiştik. Sürecin Suriye’nin parçalanmasına doğru gittiğine dikkat çekmiştik.
Bunun sadece Suriye ile sınırlı olmadığı aşikâr!
Bunu tam anlamayanlara Erdoğan anlattı!
Malazgirt zaferinin 954. yıldönümü konuşmasında dedi ki:
“Suriye’deki Kürtlerin de huzurunun, güvenliğinin, esenliğinin teminatı Türkiye’dir. Yönünü Ankara’ya ve Şam’a dönenler kazanacak!”
Ardından ters çevirdi:
“Kılıç kınından çıkarsa kelama ve kaleme yer kalmaz!”
Teminat mektubuyla bağladı:
“Türkler, Araplar, Kürtler birlikte yaşayarak!”
İç-dış bağı da kurdu:
“Terörsüz Türkiye devamında terörsüz bölge...”
Yıllık 1000 e-Fatura Kontörü Hediye
70.000'den Fazla Mikro İşletmenin e-Fatura ve Ön Muhasebe Tercihi
Logo İşbaşı
İnsanın, “Önce Araplar kendi içinde birlikte yaşasa” diyesi geliyor ama konuyu dağıtmayalım!
***
Hızlanan gündem bizi geçmişe ve geleceğe götürüp getiriyor!
Türkiye’nin önce Ortadoğu’nun bir parçası haline getirilmesi sonra da Ortadoğu gibi parçalı hale getirilmesi yeni bir heves değil!
1980’lerin başında Kenan Evren’in de aklına “eyalet sistemini” sokmuşlardı. Bu yöntemle Türkiye’nin daha iyi yönetileceğini birkaç kez dillendirmeyi denedi. Baktı anlatamayacak, devlet kurumlarına ve millete kabul ettiremeyecek, vazgeçti!
Sonra Özal’ın diline düştü. Ama onun aklı fikri, “Bir koyup üç almakta” idi. 1980’lerin sonunda Irak’ta Saddam rejimini değiştirme işgalleri sırasında, ABD’nin yanında yer alıp payını almaya dönük durmaya çalıştı.
O da başaramadı.
Şimdi Erdoğan geçmişle kıyaslanmayacak yöntemlerle, propaganda araçlarıyla, söylemlerle ilerliyor.
Medya birlikleri zaten hazır. Elde plaka bekliyorlar!
Erdoğan sanki ikinci bir denemenin arifesinde!
Birinci denemesi iktidara gelişindeydi. Özal döneminde devrilemeyen Saddam için Aralık 2002’deki Beyaz Saray kabulünde şöyle dedi:
“Saddam bir diktatördür. Biz bir diktatörle yan yana yaşamak istemiyoruz!”
ABD için bundan iyisi Şam’da kayısı! Sıra Şam’a da gelecekti!
Türkiye’nin ABD’nin Irak’ı işgal operasyonunun bir parçası olmasını 1 Mart tezkeresinin reddi durdurdu!
Bugün sırada Suriye var!
ABD katlarında şöyle bir senaryo konuşuluyor:
Suriye ve Irak’taki Kürtleri Türkiye “kontrol” edecek deriz. Türkiye’deki yönetime “büyüyeceksiniz” duygusu veririz. Onlar bu hayal içindeyken Irak ve Suriye’nin kuzeyini Bağdat ve Şam’dan koparırız. Türkiye’nin büyüme hayali hem bu iki ülkeyi hem Arap dünyasını Türkiye’den soğutur. Türkiye içinde de büyüme üzerinden hevesler üretiriz!
Sonra?
Sözün tamamı aptala söylenir!
***
Sanki yukarıdaki senaryoda şu soruyu sorma gereği duyulmamış:
Türkiye’de Erdoğan’ı denetleyebilecek bir güç var mı?
Bu soru aynı zamanda demokrasinin en temel kuralıdır!
Yukarıda 1 Mart 2003’teki Türkiye’de 70 bin Amerikan askerinin konuşlanmasını öngören tezkereden söz ettik.
O tezkerenin Meclis’ten geçmemesinde aslan payı dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ındır.
Baykal 2010’da tasfiye edildi.
Suriye 2011’de iç savaşa girdi. AKP bu savaşı derinleştiren rol oynadı!
Şimdi Suriye bölünmenin eşiğinde!
Bunun devamı Batı’nın belleğinden silmediği Sevr sendromudur!
Tarih bu oyunu bozma görevini CHP’ye veriyor!