Gazze’de devam eden çatışmaların, İsrail karşıtı ülkelerce değişik amaçlarla yaygınlaştırılmaya çalışıldığı görülmektedir. Amacın, İsrail ve onu destekleyen ülkeler üzerinde etki yaratıp, hem Gazze/Filistin halkının üzerindeki baskı/kâbus/katliamı dizginlemek, hem de kendi güvenliği ve çıkarları yönünde önlem almak olduğu anlaşılmaktadır.
Bu konuda İran’ın daha çok çaba sarf ettiği müşahede edilmiş, gerçekleştirilen eylemlerden bir kısmının da vekâleten desteklenen unsurlar tarafından değil, kendi resmî güvenlik unsurları tarafından gerçekleştirildiği ilgililer tarafından açıklanmıştır.
Irak ve Suriye’de gerçekleştirilen eylemler
Son zamanlardaki eylemlerden biri, İran Devrim Muhafızları tarafından Irak Erbil kentinde yapılan saldırıdır. Bu saldırıda, İran’daki casusluk ve terör faaliyetlerinin karargâhlarından biri olan ve İsrail MOSSAD'a ait bir binanın balistik füzelerle hedef alındığı ve saldırının, İran Devrim Muhafızları ve milis grupları komutanlarının İsrail tarafından öldürülmesine karşı düzenlendiği açıklanmıştır. İran bu saldırı için, ülkelerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu, ancak tehditleri caydırmak için yasal hakkını kullanarak, ulusal güvenliğine karşı hareket edenlere karşı bir tepki olduğunu açıklarken, Irak da bunu egemenliğinin ihlali olarak nitelendirmiş ve İran’a karşı diplomatik tepkilerde bulunmuştur.
İran Devrim Muhafızları’nın gerçekleştirdiği diğer bir saldırı ise, Suriye İdlip’te DEAŞ’a karşıdır. Saldırının, terör örgütü DEAŞ'ın üstlendiği canlı bomba ve güvenlik güçlerini hedef alan saldırılarla Suriye'de Devrim Muhafızları Ordusu’nun üst düzey komutanının öldürüldüğü saldırıya karşı misilleme olduğu açıklanmıştır.
Eylemlerin Türkiye’nin yakın ilgi, etki ve kontrol ettiği alanlarda veya bitişiğinde olmasının, Türkiye’nin güvenliğini yakından ilgilendirdiği ve etkilediği dikkate alınarak, muhataplarıyla iletişim içinde olmasını gerektirmekte ve bu konuda özellikle İran’la temasa geçilmesinde ve istişare edilmesi için ısrar etmesinde fayda görülmektedir.
Yemen, Kızıldeniz ve
Suriye güneyindeki eylemler
Yemen güneyinde bulunan Husilerin, Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nde, ABD gemileri de dâhil olmak üzere, yük/ticaret gemilerine, malzemelerin Filistin/Gazze halkına karşı İsrail tarafından kullanıldığı gerekçesiyle, saldırılar düzenlediği görülmektedir. ABD, “Ensarullah Hareketi” olarak da anılan Husileri yeniden terör örgütleri listesine almış ve eylemlerin artması üzerine, ABD ve İngiltere uçakları da Husilere hava taarruzlarıyla karşılık vermiş ve bu durum karşılıklı misillemeye yol açmıştır. Yemen de, meşru savunma hakkı dahilinde ve ezilen Filistin halkını desteklemeye devam ederek Arap Denizi ve Kızıl Deniz'deki tüm tehdit kaynaklarını hedef almaktan çekinilmeyeceğini, Amerikan ve İngiliz saldırılarına cevabın kaçınılmaz olduğunu ve yeni saldırıların da cevapsız ve cezasız kalmayacağını açıklamıştır.
Ürdün de, Suriye sınırından Ürdün’e silah, patlayıcı ve uyuşturucu taşıdıkları tespit edilen kaçakçılara karşı saldırılar düzenlediğini ve buna müsamaha edilmeyeceğini beyan etmiştir.
İran’ın; Gazze de Hamas’ı, Lübnan’da Hizbullah’ı, Yemen’de Husiler’i, Suriye’de Haşdi-Şabi ve diğer birkaç unsuru desteklemesi, hem bölgede etkin olma, hem de ABD başta, İsrail ve diğer ülkelerin İran üzerindeki baskısını dışarıda tutma düşüncesinden kaynaklandığı söylenebilir. İran’ın, Türkiye’yle olan rekabetinin bir sonucu olarak geçmişte PKK’ya verdiği, mevcut durumda da PKK/PYD’ye verebileceği desteğini de hesaba katarak, bu konuda önlem alıcı temaslar yapmamız gerekebilecektir.
Yeni bir çatışma alanı, İran-Pakistan
Orta Doğu’da askerî tansiyonun artmasının ardından bu gerginlik, Asya bölgesine de sıçramış, zaten gergin ilişkilere sahip İran ve Pakistan arasında karşılıklı olarak düzenlenen saldırılarla bu bölgede de tansiyon yükselmiştir. Karşılıklı saldırıların ana kaynağı, her iki ülkenin de sınırları içinde bulunan ve sınır bölgesinde geçişken olan, Belucistan ayrılıkçı hareketidir. Sünni bir yapıya sahip olan bu hareket, her iki tarafta da eylemler yapmaktadır. Geçenlerde İran, Pakistan tarafındaki Beluci hareketine karşı dron, füze vs. araçlarla saldırı düzenlemiş, Pakistan da, egemenlik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle buna misliyle cevap vermiştir.
Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın da stratejik müttefiki olan ve halen nükleer silahlara sahip Pakistan’ın, İran’ın bu saldırısı karşısında oldukça tepkili olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye taraflara itidal tavsiye etmiş, Çin de iki ülke arasında tansiyonu düşürmek için yapıcı rol oynamayı teklif etmiştir. Pakistan’ın saldırıya verdiği karşılık ve tepkinin, İran’ı frenleme etkisi yaratabileceği düşünülebilir.
Ermenistan Azerbaycan’a karşı hazırlanıyor
Gerginliğin bu bölgeye de sıçrayabilmesi ve Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı bir hamlede bulunması mümkündür. Buna hazırlık için Rusya, Hindistan ve İran’dan destek gördüğü ve askerî malzeme aldığı anlaşılmaktadır. Son olarak İran üzerinden silah sevkiyatının yapıldığı bir konvoy tespit edilmiştir.
İran’ın Ermenistan’ı desteklemesinin sebebi, Güney Azerbaycan olarak isimlendirilen İran’ın kuzeyindeki alandır. Azerbaycan’ı zayıflatmanın kendi toprak bütünlüğünü koruyacağını düşünmektedir. Karabağ Savaşı sonrası yapılan anlaşmada yer alan Zengezur Koridoru’nun açılmasını engellemesi de bu düşüncenin bir ürünüdür. Türkiye’yi rakip olarak görüp, çeşitli vasıtalarla zayıflatma, en azından daha fazla güçlenmesini önleme düşüncesinin altında yatan gerçeğin de bu düşünceden kaynaklandığı değerlendirilmektedir.