Konuk YAZAR


CIA’nın “1959 Kürt raporu” ve bugün!

CIA’nın “1959 Kürt raporu” ve bugün!


 

Yeniçağ’dan Masum Gök’ün haberine göre ABD istihbarat teşkilatı CIA, 1959 yılında Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de yaşayan Kürtleri inceleyen 31 sayfalık gizli bir rapor yazdı.

 

CIA'nın 1959 yılında yazdığı gizli Kürt raporunda, “Uygun şekilde donatılıp yönetildiklerinde, Kürtler taciz ve gerilla savaşı için büyük bir potansiyele sahiptir” ifadeleri yer aldı.

 

***

 

Bu rapor yayınlandıktan iki yıl sonra yani 1961’de, ABD Hükümeti, “Barış Gönüllüleri” adı altında 139 ülkede 200 bin kişinin görev aldığı bir organizasyon başlattı. Resmiyette bu bir kültür-eğitim programıydı. Türkiye’de 1962-1971 yılları arsında 1201 Amerikalı gönüllü çalıştı. Anlaşmaya göre Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine barış gönüllüleri gönderilmeyecekti ama bu bölgelerde de çalıştılar. Görevliler, resmi olarak İngilizce öğretmeni, toplum kalkınması, çocuk bakımı gibi hizmetlerde bulundu ama Hıristiyanlık propagandası yaptılar. Gönüllülerin ve NATO'daki Amerikan subaylarının bir kısmının Kürtçeyi çok iyi bildikleri, orgeneral Turgut Sunalp tarafından yıllar sonra açıklandı!

 

Güneydoğu’ya özerklik modelini ise İsmet Paşa'ya ABD adına taşıyan DPT uzmanı Turgut Özal oldu. İsmet Paşa, Güneydoğu için ABD'deki Tennese eyaletinde uygulanan özel bir kalkınma modelini öneren Turgut Özal'a, "Tuğ da verelim mi?" dedi.

 

ABD, 1965'te yeni Başbakan seçilen Süleyman Demirel'e Türkiye'nin bir Türk-Kürt federasyonuna dönüşüp dönüşemeyeceğini resmen sordu. Demirel, konuyu Genelkurmay'ın gündemine getirdi ve sert tepkiyle karşılandı. Daha sonra aynı konu Kenan Evren ve Turgut Özal'ın önüne de konuldu. Evren, eyalet modeline göçmeyi planladıklarını açıkladı. Özal'ın “federasyonu tartışalım” sözünün arkasında da bu Amerikan planı vardı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay ise Türkiye'nin Amerikan planları ile Kerkük ve Musul'a girmesini kabul etmedi, baskı üzerine istifa etti.

 

***

 

AKP iktidarının uyguladığı Ergenekon süreci ve buna paralel olarak "Çözüm Süreci" de ABD'nin federasyon dayatmasının önündeki engelleri kaldırmayı hedef almıştı.

 

Amerikan Büyükelçisi Pearson da “Erzurum’dan Bağdat’a kadar uzanan bölge tek bir ekonomik bölge olacak” dedi, Barzani’nin İnternet sitesinde, “Bu bölge aynı zamanda tek bir siyasi bölge haline gelecek, TSK bu topraklardan çekilecektir” yorumu yapıldı.

 

Dönemin Başbakan Ahmet Davutoğlu, Irak ve Suriye temasları sırasında, Mezopotamya Projesi’ni ortaya attı, Abdullah Öcalan da “AKP benim yol haritamdan yararlanıyor. Ben yol haritamda Orta Doğu’daki demokratik çözümleri belirtirken Dicle-Fırat Havzası Demokratik Konfederalizmini önermiştim. Davutoğlu şimdi bunun görüşmelerini yapıyor Irak ve Suriye’yle.” dedi.

 

***

 

Sorunun nasıl çözüleceğini ise1989 yılında, İtalya Carabinieri (Jandarma) Genel Komutanı Roberto Jucci, o zaman Roma'da yarbay rütbesiyle askerî ataşe olan emekli tümgeneral Osman Özbek'e, söyledi. Görüşmenin ilgili bölümü şöyleydi:

 

Roberto Jucci: Ağrı'ya mı atandınız? Çok dikkat etmelisiniz. O bölgede PKK çok etkindir.

 

Osman Özbek: PKK’nın nerede ne kadar etkin olduğunu bilecek kadar Türkiye ile ilgilisiniz demek…

 

Roberto Jucci: Bilgim şuradan geliyor: Bizde her Salı günü İtalya Millî Güvenlik Kurulu toplanır, ben de görevimden dolayı bu toplantılara katılırım. Toplantılarda Türkiye konusu da beş dakika konuşulur. Bu beş dakikanın üç-dört dakikasında uzmanlar PKK eylemleri hakkında bilgi verir.

 

Osman Özbek: Peki sayın komutan, Türkiye bu mücadeleye 1984’te başladı. Beş yıl oldu, henüz terörü sona erdiremedik. Sizin böyle bir sorununuz olsa ne yapardınız?

 

Roberto Jucci: Osman Bey, bizdeki verilere göre PKK bir ABD projesidir. Türkiye, İtalya gibi bir NATO üyesi olduğuna göre bu sorunu ABD ile görüşerek çözebilir. Örgütün arkasında ABD olduğu ve bunu yok saydığınız sürece terörü bitiremezsiniz…

 

***

 

PKK, AKP iktidarının Suriye politikası sayesinde Suriye'nin kuzeyinde ABD desteğiyle 100 bin kişilik ordu haline geldi!

 

Türkiye, ABD’yi bu işin peşini bırakmaya mecbur etmedikçe, sorunun çözümü mümkün değildir.

 

Bu itibarla, PKK’nın taleplerini Meclis’e taşıyanların, şehit analarına “haddini bil” demeye hakkı yoktur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arslan BULUT(Yeniçağ)