Tarihte kurumsal devlete sahip olan ülkeler daha uzun ömürlü ve sürdürülebilir olmuştur.
Türklerde töre ve hukuk, devlet sisteminin temelini oluşturur. Töre yazılı olmayan ama toplum içinde kabul görmüş bir hukuk düzenidir. Töre, devletin sürekliliğini sağlar ve hükümdarın bile üzerinde bir otorite olarak kabul edilmiştir. Töreye göre yönetimde adalet, eşitlik ve halkın refahı esas alınmıştır.
Çağımızda devlet denilince, prensip olarak, kurumsal devlet anlaşılır.
Diktatörlerin ceberrüt devleti ve/veya parti devleti, popülist devletleri kazaya uğramış istisna olarak kabul ediyorum.
Söz gelimi Hitler Almanya’sında devlet, yada Stalinin sovyet devleti kurumsal devletler değildir ve bu nedenle er veya geç dağılmıştır.
Türkiye de kurumsal devlet anlayışına aykırı birçok uygulama oldu, oluyor. Bunlar arasında en önemli olanları aşağıda yer alıyor.
Önce devlet 1980 darbesi ile yara aldı. Sonrasında Fetö cemaati ve benzeri tarikat ve cemaatler şeklinde dini kullanan çıkar odakları oluştu ve kurumsal devleti zayıflattılar.
Ak parti öncesi demokrasi ortamından yararlanan, sonrasında iktidarın destek verdiği Fetullah Gülen cemaati, askeri okullara girişte soru çaldı, dağıttı. Polis kadrolarını kontrol altına aldı. Devlette liyakatı engelledi.. Kurumsal devlet yara aldı.
2. Başkanlık sisteminde, denetim sistemi getirilmedi.
Devlet başkanı ile parti başkanının aynı kişi olması, Türkiye şartlarında kurumsal devlete zarar verdi. ABD’ de başkanı frenleyen, meclis, senato, yargı ve FED gibi bağımsız kurumlar ve denetim sistemleri var. Türkiye de bu sistemler olmadığı veya çalışmadığı için, kurumsal devlet zayıfladı.
3.Devlette liyakat esası kaldırıldı.
Başkanlık sistemi ile de kamuda işe girişte mülakat yöntemi getirildi. Devlette liyakat esası kaldırıldı.
Liyakat sistemine göre uzman ve yetenekli kişilerin devlette yer alması gerekir. Kurumsal devlet anlayışında liyakat sistemi kurumsallığın ilk şartıdır. Türkiye de her gün basında mülakat sisteminde partili olmayanların ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar işe alınmadıkları ile şikayetler yer alıyor.
4.İdari yapı değişti.
Memurlar kurumsal devletin bir ayağı idi. Bu nedenle her bakanlıkta bakanlar siyasi iktidarı, müsteşarlar, memurların başı olarak kurumsal devleti temsil ederlerdi. AK parti iktidarı müsteşarları kaldırdı, partiyi temsil eden siyasi atamalarla bakan yardımcılarını getirdi. Bunlar bakanlık içinde yetişmemiş oldukları ve devlete değil siyasi iktidara bağlı oldukları için kamu hizmetleri sosyal fayda anlayışına göre değil, parti popülizmi doğrultusunda yapılıyor.
5.Bütçeye popülizm hakimdir.
Açıklanan 2025 Ocak-Şubat ayları bütçe gerçekleşmesi, kurumsal refah devleti anlayışına uymuyor. Çünkü;
İki aylık bütçe açığının, bütçe giderlerine oranı yüzde 21,5’tir. Eğer harcamaların beşte birinden fazlası borçlanma veya açık finansman yoluyla finanse edilmişse, enflasyonla mücadele de zorlaşır. Açık finansman doğrudan enflasyon yaratır. Borçlanmaya gelince, borç verilebilir fonların yüzde 80’i tasarruflardan gelir. Bu tasarruflar kamu harcamaları yoluyla tüketime gittiği için enflasyonist etki yaratır.
Faiz ödemelerinin bütçedeki payı yüzde 14,5’tir.
Bütçe faize çalışınca, kamu harcamalarına ayrılacak kaynaklar azalıyor. Devlet iş yapamıyor. Eğer faiz oranları eksi ise yani enflasyonun altında ise devlet hem borç hem de eksi reel faiz kadar üstüne vergi almış oluyor. Tersine reel faiz ödemesi varsa bu defa da devletten borç verene kaynak aktarılmış oluyor. Sosyal dengeler ve gelir dağılımı bozuluyor.
Üstelik eğer devlet yatırım için borçlansaydı ve faiz verseydi, faiz maliyetinden daha fazla katma değer artışı yaratmış olurdu. Ocak-Şubat ayında toplam yatırımların bütçedeki payı çok düşük yüzde 4,5’tir.
Bütçede transferlerin payı daha yüksektir. Transferler katma değer yaratmaz. GSYH içinde bir aktarmadır. (Aşağıdaki tablo)
Bu bütçe ile kurumsal refah devleti, devlet standartlarını sürdürmek ve istikrar sağlamak imkanı yoktur.