Armağan KULOĞLU


DİKKATİMİZ DAĞILMASIN

DİKKATİMİZ DAĞILMASIN


Türkiye’nin son zamanlarda Suriye, terörle mücadelede, PKK, PKK/PYD/SDG, Gazze konularına odaklanması ve iç politika çekişmeleriyle meşgul olması, hayati önemdeki Yunanistan ve Kıbrıs konularında gelişen yeni durumlara karşı önlem almada zafiyete sebebiyet vermemeli, dikkatimizi dağıtmamalıdır.

Yunanistan’ın BMGK geçici üyeliği

Yunanistan, iki yıl sürecek olan Birleşmiş Milletler Güvenli Konseyi (BMGK) geçici üyeliğine 01 Ocak 2025 tarihinde başlamış ve altı madde olarak önceliklerini açıklamıştır. Bunlardan üçü, Türkiye-Yunanistan ilişkileri ve Kıbrıs konusuyla bağlantılı olduğundan önem taşımaktadır.

Bunlar, sorunların barışçı yollardan çözülmesi, uluslararası hukuk, BM şart, kural ve ilkelerine saygı ve seyrüsefer güvenliği maddeleridir.

Yunanistan Dışişleri Bakanı, BMGK geçici üyeliğine başlanması vesilesiyle Türk-Yunan ilişkileri ve Kıbrıs’la ilgili verdiği demeçte, sorun olarak gördükleri konular için kendi çıkarlarını gözeten yaklaşım sergileyen açıklamalarda bulunmuştur.

Açıklamasında amaçlarının, kendilerince sorun olarak nitelendirilen Kıbrıs konusunu BM aktif gündeminde tutmak olduğunu belirtmiştir. Bilindiği üzere BM, Kıbrıs konusunun müzakereler yoluyla çözümünü öngörmektedir. Bu beyandan, Yunanistan’ın geçici üyelik sıfatını kullanarak Türkiye’yi müzakere masasına çekmeye, GKRY’le birlikte, BM’nin yanında AB ve ABD’nin de müzakere çağrıları yapmasından da güç alarak baskı uygulamaya çalışacağı anlaşılmaktadır.

Türkiye, Kıbrıs’ta fiilen oluşan sınırlar içinde eşit, egemen, iki devletli bir statüden başka herhangi bir statünün kabul edilemeyeceğini yüksek perdeden ifade etmeye devam etmeli, KTC’nin (KKTC) uluslararası statüde tanınması için çalışmalarına hız vermeli, özellikle adada 50 yılı aşkın süredir barış olduğunu vurgulayarak bu konuda çıkan her fırsatı değerlendirmeye azimle devam etmelidir. Özellikle “Kıbrıs sorunu” ifadesini kesinlikle kullanmamalıdır. Defalarca söylediğimiz gibi “Kıbrıs sorunu 1974’te çözülmüş, 1983’te bitmiştir.” Taviz kabul etmez. Zorlamaya gelmez.

Yunanistan’ın, Deniz Seyrüsefer Güvenliği konusunda BM Hukuku Sözleşmesi’nin uygulanması için çalışacağı da açıklamalar arasındadır. Sözleşmenin maddelerinden biri de ülkelere kara sularını 12 mile kadar genişletme yetkisi tanımasıdır. Türkiye 1982 tarihli bu sözleşmeye taraf olmayıp, Yunanistan’ın böyle bir adım atmasını savaş sebebi sayacağını belirtmiş ve bu husus TBMM kararıyla da kayda geçirilmiştir.

Yunanistan’ın Adriyatik Denizi’nde 12 mil uygulamasını Türkiye’ye karşı kullanarak Ege’de de böyle bir uygulamaya gitmesinin, ancak kendisini Türkiye’den daha güçlü hissetmesi halinde başvurabileceği, bu nedenle özellikle askeri ve siyasi olarak daima güçlü olmak mecburiyetinde olduğumuz dikkate alınmalıdır. Yunanistan’ın, ülkesini ABD güçlerine sınırsız açmasının, askeri malzemeler için de yeni anlaşmalar yapmasının sebebi, “oldu-bitti” uygulamaları için Türkiye’ye karşı kendisini koruma ve askerî açıdan da güç üstünlüğü sağlama düşüncesidir.

Yunanistan, Türkiye’yle olan deniz yetki alanları anlaşmazlığı çözümü için uluslararası hakemliği işaret etmekte, Türkiye de bunu kabul etmeyerek, sorunların paket olarak ele alınmasını ve bunun karasularıyla da ilişkilendirilmemesini ön görmektedir.

Aslında Yunanistan’ın, Ege, Akdeniz ve Kıbrıs’ta sorun olarak ortaya koymaya çalıştığı konuların tümü, uluslararası hukuk, teamül ve uygulamalara aykırıdır. Yunanistan’ın bütün çabası BM, AB, ABD’yi arkasına alarak Türkiye’yi müzakere masasına çekip, salam dilimi taktiğiyle çıkar sağlamaktır. Müzakerelerde yumuşama görüntüsü verilerek taviz verme tuzağına düşülmemelidir.

Yıllardır, Türk Subayları NATO karargahlarında, Yunanistan’ın entrikalarına karşı mücadele içinde olmuştur. Şimdi bu girişimlerini BM, ABD ve AB’yi arkasına alarak sürdürmeye, devam eden istikşafi görüşmelerde de yumuşama adı altında haksız ve hukuksuz durumlarını tescil ettirmeye çalıştıkları gözden kaçmamıştır.

Kıbrıs açıklarında haksız sondaj çalışmaları

GKRY, sözde Kıbrıs Cumhuriyeti sıfatıyla, kendilerine ait olmayan sahada, Amerikan Exxon Mobil ve Katar Energy şirketlerinin müştereken sondaj faaliyeti yapması için anlaşmış ve buna ilişkin olarak 19 Ocak-19 Haziran 2025 tarihleri arasında uygulanmak üzere NAVTEX ilan etmiştir. Sondaj platformunun bölgeye ulaştığı, faaliyete başladığı, sonuçlarının Şubat 2025 sonunda açıklanacağı, Mart 2025’de de yatağın kapasitesi konusunda değerlendirme yapılacağı GKRY enerji bakanı tarafından açıklanmıştır.

Türkiye ve KKTC’nin geçmişte bu tür faaliyetlere karşı sert uyar yapmış, İtalya, Norveç, Güney Kore ve Fransa gibi ülkelerin sondaj faaliyetlerini bölgeye savaş gemisi göndererek durdurmuştur. Şimdiki durumda da Millî Savunma Bakanlığı; “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından yayımlanan seyir ikazı, Türk Deniz Yetki Alanı'nın dışında, yaklaşık 11,5 mil güneyde yer almaktadır. Bölgede başlayan faaliyetler yakından takip edilmektedir. Türkiye ve KKTC’nin hak ve menfaatlerini koruma kararlılığı tamdır. Kıta sahanlığımıza yönelik bir ihlal anında sahada engellenecektir. Devletimiz, bu konuyu tüm boyutlarıyla değerlendirerek gereken adımları zamanı geldiğinde atacaktır.” açıklamasında bulunmuştur.

Atılacak adımın, verilecek cevap ve gösterilecek tepkinin bundan sonraki girişimlerine cesaret veremeyecek ölçüde olması gerekli görülmekte ve beklenmektedir.

ABD-GKRY ilişkileri artıyor

ABD-GKRY ilişkilerinin oldukça iyi olduğu bilinmekle beraber, özellikle GKRY liderinin Biden tarafından Beyaz Saray’da kabul edilmesi ve görüşmedeki beyanları Türkiye ve KKTC açısından iç açıcı olmamıştır. Ayrıca ABD’yle GKRY arasında yapılan Savunma İşbirliği Anlaşmasından sonraki gelişmeler, mevcut ilişkilerin boyutlarının arttığını ve Kıbrıs için aleyhte durumlar yarattığını göstermektedir.

Bu kapsamda Biden, GKRY’nin ABD hükümetinden silah satın almasına ve ihtiyaç fazlası Amerikan askeri teçhizatına sahip olmasına izin veren bir direktif yayımlamış, buna ilişkin bir de yönerge hazırlanmıştır. Bu yönergede ABD, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin (GKRY) savunma malzeme ve hizmetleriyle donatılmasının ABD'nin güvenliğini güçlendireceği ve dünya barışını teşvik edeceği belirtilmiştir. GKRY de Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz'deki istikrar ve güvenlik sütunu olarak tanımlanacağını vurgulamıştır.

ABD’nin GKRY güneyinde Ortadoğu’daki operasyonlar için üsler kurduğu ve bunları geliştirmekte ve büyütmekte olduğu da dikkat çekmektedir. GKRY’nin, Türkiye ve KKTC’ aleyhindeki her türlü teklif ve işleme verimkar olduğu gözden kaçırılmamalıdır.