Prof.Dr.Esfender KORKMAZ


Ekonomi nereye gidiyor? (I)

Ekonomi nereye gidiyor? (I)


İSO’nun açıkladığı 500 büyük firmanın,2024 yılında 2023 yılına göre;

  • Faaliyet karlılığı yüzde 12,5’ten yüzde 6,2 geriledi,
  • Zarar eden kuruluş sayısı 96’dan, 152’ye çıktı,
  • Finansman giderlerinin faaliyet karına oranı yüzde 56,9’dan yüzde 96,6’ya yükseldi.

Öte yandan açıklanan resmi verilere göre güncel göstergeler;

  • Sanayi sektörü daraldı,
  • İmalat sektöründe kapasite kullanım oranı düştü,
  • Reel sektörde iflaslar arttı,
  • Fiili işsiz sayısı arttı,
  • Bu sene ilk çeyrekte cari açık arttı.
  • Bankaların dönmeyen ihtiyaç ve tüketici kredileri arttı.
  • Doğrudan yabancı yatırım sermaye girişi durdu, yerli sermaye çıkışı hızlandı.
  • 19 Mart Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından sonra sıcak para çıkışı yaşandı.

2023 yılına kadar hükümet yanlış önemler aldı. Kriz derinleşti. Ama 2023 seçim sonrası, MB başkanı ile Hazine ve Maliye bakanı değişti. Politikalar değişti. İstikrar sorununu da bu değişiklikten sonra ele almak gerekir.

Bu durumda ekonomi nereye gider? Dip yapar mı? Bu sorulara iki gün ve iki başlık altında ele alacağım.

  1. Alınan önlemler ve para ve maliye politikaları neden başarısız oldu?
  2. Bu zor dönemi dibe vurmadan nasıl atlatabiliriz?

Para ve Maliye politikası ile reel ücret politikası başarısız oldu.

2023 seçim sonrası, yalnızca yeni para ve maliye politikaları belirlendi. TÜFE aracılığı ile dolaylı yoldan reel ücretler düşürüldü.

MB, para Politikalarında sıkılaştırmaya gitti. Politika faizi artırıldı. Sıkı para politikası uygulandı. Emisyonda ve kredilerde daralma oldu.

Yüzde 85’e yükselen TÜFE’ yüzde 40 seviyesine geriledi. Faiz- kur farkından dolayı sıcak para girdi. Ama 19 Mart sonrası bir kısmı çıktı.

Merkez Bankası ve Hazine, dövize doğrudan ve dolaylı müdahale ederek kur artışlarını frenledi. 2024 yılında kur artışı TÜFE’nin altında kaldı. Buna rağmen ihracatta rekabet gücümüz artmadı.

Reel ücretler geriledi, hane halkı tüketim talebi düştü.

İktisat politikaları iki tarafı kesen bıçak gibidir. Tersten daha fazla keserse, istikrar daha çok bozulur. Dezenflasyonist politikalarda bu dediğim daha belirgindir.

Her şeyden önce sıkı para politikasının birkaç yıl süre ile sınırlı olması gerekir. Aksi halde ters tarafı daha fazla keser.

Reel faiz, kısa vadeli yabancı sermaye -sıcak para girişini sağlar. Tüketim eğilimini düşürür. Faiz- kur farkı sıcak para çeker. Ancak reel faizde istikrarlı bir oran tutturmak ve krediler üstünden vergi almamak gerekir. Aksi halde artan kredi maliyetleri şekilde görüldüğü gibi işletmeleri zora sokar.

Merkez Bankası verilerine göre son hafta ticari kredilerinde ortalama faiz oranı yüzde 59,43 tür. Bunun üstünden yüzde 5 BSMV vergisi ve yüzde 1 damga vergisi alınıyor. Ticari kredi maliyeti yüzde 63’e çıkıyor. TÜFE yüzde 40 hesabı ile reel faiz oranı yüzde 16,4’tür. Bu reel faizle hiçbir firma yaşayamaz. Dahası, krediler de kısıldı. Özel sektör tedarik sıkıntısı çekiyor. Üretim yapamıyor. Yatırım maliyetleri arttığı için de kimse içeride yatırım yamıyor, tasarruf sahibi yurt dışında yatırım alternatifleri arıyor.

Maliye politikası lafta kaldı.

Bütçede disiplin tutmadı. Bütçe açıkları arttı.

Vergiler arttı, vergi yükü arttı, vergi bilinci zayıfladı, vergiye karşı tepki oluştu. Özel sektör firmaları zora girdi.

Bu saatten sonra Ekonomi yönetimini değiştirmek fayda vermez. Ya ne yapmak gerekir. Yarın ki yazımda.