Prof.Dr.Esfender KORKMAZ


Ekonomide Mahşerin Üç Atlısı

Ekonomide Mahşerin Üç Atlısı


Kitaplarda ve filmlerde geçen mahşerin üç atlısı sözü, İncil'de kıyamet alameti olarak gösterilen “mahşerin dört atlısına” atıfta bulunularak benzetme yoluyla söylenmiştir.

Türkiye de ekonomik ve sosyal yapı o kadar kırılgan oldu ki, her an kıyamet kopabilir; yaşamakta olduğumuz kriz derin bir buhrana dönüşebilir. Toplumun, üreticinin ve tüketicinin dikkatli olması gerekir.

Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) 275 üye şirketin CEO'larının katılımıyla YASED PULSE anketi yaptı. Anket sonuçlarına göre; 2025 yılında sırasıyla enflasyon, kur ve vergi en önemli riskler olarak görüldü.

Türkiye şartlarında kur artışı her zaman kendinden daha büyük enflasyon artışı yaratmıştır.

Kur artışı ithal malları fiyatlarını artırır. İthal aramalı ve hammadde kullanan sektörlerde, üretim maliyetleri artar. Fiyatlara yansır. Yine ithal tüketim malı fiyatları da artar. Maliyetler artmadığı halde, oligopol piyasa yapısı olduğu için, yerli mal üreticileri de fiyatları ithal tüketim malı ile aynı oranda artırırlar.

Türkiye bu süreci birinci kur şoku ve ikinci kur şoku ile yaşadı.

  • Birinci kur şokunu, 2018 yılında yaşadık. Temmuz ayında 4,4554 olan TL/Dolar kuru, ağustosta 6,2702’ye yükseldi. Nisan ayında 10,85 olan TÜFE oranı da ekim ayında yüzde 25,24 e yükseldi.
  • İkinci kur şokunu 2021 sonunda yaşadık. Ekim ayında 8,7149 olan dolar/TL kuru, aralık ayında iki katına, 16,2687 ‘ye çıktı. Yine ekim ayında 18,98 olan TÜFE oranı sürekli artarak 2022 Eylül ayında yüzde 85,51‘e yükseldi.

2025’te üçüncü bir kur şoku yaşama riski var. Nedenlerine gelince;

Sıcak para tuzağındayız.

2024 ilk 11 ayında, Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırım sermayesi olarak 1 milyar 268 milyon dolar ile yabancının gayrimenkul alımı için 2 milyar 570 milyon dolar girdi.

Gayrimenkul alanlar Orta Doğulular ve Ruslardır. Bunların çoğu vatandaş olmak için gayrimenkul alıyor ve 3 yıl sonra da aynı gayrimenkulünü de daha pahalı satıyor. Vatandaşlık da yanına kâr kalıyor.

Doğrudan yabancı yatırım sermayesi uzun dönemli kalan sermayedir. Bu nedenle ben gayrimenkul için döviz girişini doğrudan yatırım olarak saymıyorum. 2024 yılı ilk 11 ayında giren 1 milyar 268 milyon dolar doğrudan yabancı yatırım sermayesi, Türkiye’deki yabancı yatırımların amortismanını bile karşılamaz.

2024 ilk 11 ayında, portföy yatırımları olarak 12 milyar 412 milyon dolar girmiş. Portföy yatırımları kısa sürede çıkabildiği için sıcak para niteliği taşır.

2024 ve 2025’te sanayi sektöründe daralma var. Bunun bir nedeni güven sorunu diğer bir nedeni vergi yükünün artmasıdır. GSYH‘da düşük veya eksi büyüme bekleniyor. Bu durumda kriz derinleşebilir.

2024 yılında biriken kur riski bu sene patlayabilir. Bütün bu nedenler ve kur artacak endişesi ile sıcak para aniden çıkarsa, kur şoku yaşarız.

Siyasilerin, gazetecilerin, konuşan vatandaşların, hapse atılması, Anayasa mahkemesi kararlarının ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmıyor olması, Türkiye de yabancı sermaye için en önemli sorun olan, güven sorununu büyütebilir. Dikkat etmezsek, bu sorunlar sıcak paranın ani çıkışına neden olabilir.

Sıcak paranın ani çıkışı, yeni bir kur şokuna neden olur.

Enflasyon direniyor.

Kur artışı doğrudan TÜFE’yi de artırır; ancak enflasyonun direnmesinin nedeni, yapısal sorunlardır. Ne var ki, ekonomi yönetimi yapısal sorunlara doğru teşhis koyamıyor.

Yapısal sorunlar;

  • Demokratik ve hukuki altyapı ve güven sorunu;
  • Kurumsal yapıda bozulma;(Devlet, eğitim sistemi)
  • Kırılgan ekonomik yapı,
  • Piyasada oligopol yapı,
  • İthalata bağımlı üretim yapısı;(İmalat sanayiinde ithal girdi kullanım oranı yüzde 40 ve üstündedir.)
  • Toplam Faktör verimliliğinin düşük olması,
  • Sektörel dengesizlik ve sanayide düşük kapasitedir. (GSYH’da büyüme oranlarına ve sektörel karlılık oranlarına bakarsak, Reel sektör ile finans sektörü arasında sektörel denge, reel sektör aleyhine bozuktur)

Yapısal sorunların çözülmesi her toplumda, fedakarlık oranında, hoşnutsuzluk ve paralel olarak siyasi maliyet yaratır. Bu nedenle siyasi iktidarların kronikleşen yapısal sorunları çözmesi zordur.

Vergi yükü istikrarı bozacak düzeydedir.

İstikrar politikalarında mali disiplin başta gelir. İlk kuralı da kamu harcamalarında İsrafı önlemektir, ama bizde önlenemedi. Bu defa maliye vergileri, harçları ve cezaları artırdı.

  • 2023 yılında, zengin ve fakirin aynı oranda ödediği KDV ve ÖTV oranları artırıldı. Vergi artışı fiyatları artırdı.
  • 2024‘te, harçlar ve cezalar artırıldı. Harçlar ve cezaların da düşük gelir grupları üstünde yükü daha ağırdır.
  • 2024 gelir ve kurumlar vergi oranları artırıldı.
  • Aşırı vergi yükü oluştu.

Aşırı vergi yükü; teknik anlamda hesaplanan vergi yükünden daha farklı bir anlam taşır. Vergi sadece kamu harcamalarının finansman aracı değildir. Aynı zamanda iktisadi ve sosyal yapı üzerinde de etkileri vardır. Üretim ve tüketim kararlarını etkiler. Üretim ve tüketimde veya üretim ve tüketim arasında, marjinal ikame oranlarını değiştirir. Yani, vergiler aynı zamanda maliye politikalarının bir aracıdır.

Verginin ortaya çıkardığı olumsuz etkiler nedeniyle, verginin ekonomi üzerindeki yükü, mükelleflerin yaptıkları vergi ödemesini aşıyorsa, o zaman aşırı bir yük var demektir.

Söz gelimi; gelir ve kurumlar vergisi büyük oranda tasarruflardan ödenir. Vergi artışı daha fazla tasarrufu, daha çok kamu harcamasına dönüştürmek demektir. Türkiye’de etkin kullanılmayan, yatırımlara gitmeyen, kamu harcamalarının talep artırıcı etkisi yüksektir. Bu nedenle enflasyonla mücadele zorlaşmıştır.

Gerek enflasyonla mücadele ve gerekse güven sorunu nedeni ile ekonomi daralma trendindedir. Sanayi sektörü daralmaktadır. Tasarrufu vergilemek özel sektörde yatırımlarını engellemiştir.

Bu şartlarda reel sektör üstünde vergi yükünü artırmak, daralmayı hızlandırmıştır. İflasları ve işsizliği artıracaktır.

Özetle; 2025 yılında mahşerin üç atlısının yolları açıktır.