Prof.Dr.Esfender KORKMAZ


En büyük ve en acı turp ekonomide (I)

En büyük ve en acı turp ekonomide (I)


20 Temmuz 2016 ile 18 Temmuz 2018 arasında uygulanan OHAL dönemi ve sonrasında 2018 başkanlık sistemini, siyasi iktidarın ikinci dönemi olarak ayırmak gerekir.

Siyasi iktidarın ikinci döneminde, iki defa kur şoku yaşadık. İki defa enflasyon şoku yaşadık. 2021 sonunda TL krizi yaşadık. Ancak önceki iktidarlar döneminde ve bu iktidarın ilk döneminden farklı olarak ekonomide potansiyel istikrar sorunu arttı ve yeni kronik sorunlar oluştu.

1.Büyüme bıçak sırtındadır.

2003 -2015 yılları arasında, GSYH’daki büyüme yüzde 6,1 oldu. 2016-2024 yılları arasında yüzde 4,9’a geriledi.

2024 dördüncü çeyrekte GSYH’ daralma bekleniyor. (Betam – 0,6)

Parantez içinde söylemek gerekir ki, büyüme her şey demek değildir.

GSYH’da büyüme bazen servet erozyonuna da neden olabilir. Söz gelimi bir kimya fabrikasının yarattığı katma değer 1000 ise ve fakat bu fabrikanın, bacasından çıkan gazlar aynı zamanda, çevrede tarımsal hasılatı düşürecektir. Atıklarının nehire verilmesi ile ortaya balık ölümleri çıkacaktır. İnsan sağlığında kayıplar olacaktır. Eğer bu dış maliyetler 1200 lira ise, büyüme yaratılan katma değerden daha yüksek servet ve kaynak erozyonuna neden olmuştur.

Yine, bir binanın yıkılmasında makine ve işçi çalışır. Katma değer ortaya çıkar. Ancak ortada servet olarak bina kaybı vardır.

Bu nedenle büyümenin de, kapsamlı, kaliteli ve sürdürülebilir olması gerekir.

Türkiye’den insan ve sermaye çıkıyor. Devlet bütçesi kamu özel işbirliği nedeni ile ipotek altındadır. Bütçeden yatırım yapma potansiyeli kalmadı. Son yıllarda büyüme olsa da yatırımlarda ve imalat sanayiinde daralma var. Bu demektir ki Türkiye de önümüzdeki yıllarda düşük veya eksi büyüme olacaktır.

Dahası, Makine ve teçhizat yatırımları 2024 yılı ikinci çeyrekte -5,4 ve üçüncü çeyrekte -8,6 oranında daraldı. Sabit sermaye yatırımlarında daralma potansiyel üretimde daralma demektir. Aslında bu nedenle 2024 tüketim malı ithalatında artış oldu.

TÜİK verilerine göre, Ocak- Kasım arasında tüketim malı ithalatı;

  • 2023 yılında 43,4 milyar dolar ve toplam ithalat içindeki payı yüzde 13 idi.
  • 2024 yılında 49,1 milyar dolara yükseldi ve toplam ithalat içindeki payı da yüzde 15,7’ ye yükseldi.

2024’te kur artışı TÜFE’nin altında kaldı. 2025’te TÜFE’nin üstünde olacak ve reel kur artışı nedeniyle enflasyonu frenlemekte zorlanacağız.

En önemli sorun, üretimde kullanılan ithal aramalı ve hammadde oranın yüksek olmasıdır. Döviz sorunu olursa ve girdi ithal edemezsek, içeride üretimde gerileme, mal arzında daralma yaşarız. Bu da enflasyonda bizi zorlayacaktır.

Son dört yılda fiili işsiz sayısı, 623 bin kişi arttı.

TÜİK verilerine göre,

  • 2021 yılının dördüncü çeyreğinde 3 milyon 700 bin olan işsiz sayısı, dört sene sonra 2024 üçüncü çeyreğinde, 3 milyon 106 bin kişiye geriledi. İşsiz sayısı 594 bin kişi azaldı.
  • Ancak 2021 dördüncü çeyreğinde, iş aramayan ve fakat iş bulsa hemen başlayacak olanlarla, iş bulma umudunu kaybetmiş olanların toplamı 3 milyon 46 bin iken dört sene sonra 2024 üçüncü çeyreğinde 4 milyon 263 bin kişiye yükseldi. 1 milyon 217 bin arttı.
  • Dört yılda TÜİK tarafından işsiz olarak ilan edilenler 594 bin kişi azalırken TÜİK’ in işsiz saymadıkları ve fakat iş bulsalar başlayacak olanlar bu sayının iki katından fazla 1 milyon 157 bin kişi arttı. Ne oldu da işsizler iş aramaktan vazgeçti?

Doğrusu işsizlik artmış, 2021 yılında fiilen işsiz olan 6 milyon 746 bin kişi fiilen işsiz iken, 2024 üçüncü çeyreğinde 623 bin kişi artarak 7 milyon 369 bin kişiye çıktı. (aşağıdaki tablo)

ss.jpg

Not: Dünkü yazımla ilgili bir düzeltme yapmak istiyorum: Yazımın sonu,

“Benim konum değil, ama Türkiye’nin en yetkin hukukçularının ve özellikle Anayasa Mahkemesi Başkanlığı da yapmış 10 cumhurbaşkanımız sayın Ahmet Necdet Sezer’in de görüşüne göre;

AİHM içtihatlarına göre, bir ifadenin cezai yaptırıma tabi tutulması için;

  • Yalnızca kışkırtıcı olması yeterli değil, aynı zamanda şiddet, teşvik veya nefret söylemi içermesi gerekmektedir.
  • Açık ve mevcut bir tehlikenin olması gerekir.

Bu demektir ki, Türkiye mevcut bir tehlike olmayan 12 yıl öncesine ait bir gerekçe ile kimseyi tutuklamazdı.” şeklindeydi.

Sayın Sezer düzeltme yaparak, “tehlikenin yakın tehlike değil, ifadenin yapıldığı an için geçerli olacağını” söyledi. Düzeltirim.

2 Şubat Pazar Günü devam edecek.