6 Mayısta onsu 3364 dolara yükselen altın fiyatlarında 100 dolarlık gerileme yatırımcılar arasında paniğe yol açtı.
Altın fiyatlarında gerilemeye ABD ile Çin arasında karşılıklı gümrük tarifelerinin indirilmesi yönünde anlaşmaya varılması, Hindistan-Pakistan arasındaki gerilimin yumuşaması etkili oldu.
Bazı finans analistleri bu düşüşü teknik düzletme olarak yorumladı. Goldman Sach “şimdi altın alım zamanı fiyatlar artacak” dedi.
Aslında aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi dünkü altın ons fiyatı Nisan ortası ve mayıs başı seviyesinde idi. Demek ki kısa dönemde panik yapmaya gerek yok.
ALTININ SON BİR AYDA ONS FİYATI
Orta dönemde, aşırı kırılgan yapısı, Çin ve Şanghay ülkelerinin yeni bir para arayışı ve hatta İMF’nin SDR’yi dünya parası olsun şeklindeki önerisi, banknotta güven sorunu yarattı. Bu nedenle altın orta vadede de önemini koruyacaktır.
Son bir yılda altın en yüksek reel getiri sağlayan finansal yatırım aracıdır.
TÜİK verilerine göre, Nisan ayı itibariyle külçe altının enflasyonun etkisi giderildikten sonra reel getiri oranları;
Yıllık yüzde 16,55 oldu.
Trump’tan sonra dolar sarhoş oldu. Dolar endeksi hareketlendi.
Trump’ın göreve başladığı 20 Ocakta dolar endeksi 109,203 idi. 21 Nisanda 98,044’e geriledi. Dün 13 mayısta 101,385’ oldu.
(Aşağıdaki grafik )
20 OCAK – 13 MAYIS 2025 DOLAR ENDEKSİ
Kaynak; İnvesting com.Türkiye
Türkiye de 2003 ve TÜFE bazlı reel kur endeksine göre, TL döviz sepetine karşı halen yüzde 28 oranında daha düşük değerdedir. Bu nedenle ilave değer kaybı daha zordur. Ayrıca MB kuru frenlemek için faizleri artırdı. 50 milyar dolar döviz sattı.
Nisan ayında doların reel getiri oranı;
Euro dolar paritesinin son aylarda Euro lehine artması nedeni ile Euro aylık ve 6 aylık reel getirisi sırasıyla yüzde 3,83 ve yüzde 7,93 oldu. Altı aylık ve yıllık reel getirisi ise eksi oldu.
Mevduat faizi, son beş yılda sürekli reel kayıp getirdi. Sıcak paranın çıkması ve 20 Mart Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, Dolara talebi artırdı ve TL’de güven kaybına neden oldu. Merkez Bankası zorunlu olarak, faizi artırdı ve dolar sattı.
Dolayısıyla, brüt mevduat faizi reel getiri sağladı. Nisan ayında mevduatta brüt faiz reel getiri oranları;
Eğer vergileri düşüp, ele geçen mevduat faizini hesaplarsak, mevduat faizi tamamında yine reel kayıp getirdi.
Sonuç:
1.13 Mart 2025 günü bu köşede, sıcak para krizi derinleştirecek demiştim. Ayrıca önceki yazımda da sıcak para (kısa vadeli yabancı finansal yatırım sermayesi) girişi, ekonomiyi aşırı kırılgan yapıyor. Kırılgan ekonomilerde hükümetlerin yanlış kararları ve uygulamaları şok krizlere neden olur. Bir hafta sonra Ekrem İmamoğlu tutuklandı ve faiz ve döviz hesabı şaştı. Hükümetin sıcak para sevdası geçmezse, ekonomik istikrar hiçbir zaman gelmeyecektir.
2. Meduat ve kredi faizleri arasında fark yüksektir. Çünkü bankalar düşük faizle para alıp, yüksek karla satıyor. Devlette kredi faiz oranı üstünden stopaj ve muamale vergisi olarak yüzde 20 oranında vergi alıyor. Bu şartlarda TL tasarrufu her zaman eksi reel faiz getirecektir.
3. Dolar ve Euro’nun TL karşısında ne kadar değerli olduğunu bilmiyoruz. Çünkü reel kur endeksinde, 22 sene öncesi, 2003 yılı baz yılı esas alınıyor. Türkiye de gayrimenkul ve denizcilik sektörlerinde Dolar fiyatlarında enflasyon ABD’ den daha yüksek oldu. Bu nedenle 2024 yılı baz yılı olarak alınmalı ve yeni bir endeks hazırlanmalıdır.
4. Ama yine de döviz ve faiz tercihi yapmak gerekirse, TL’den uzak durmak gerekir. Dahası Türkiye de enflasyon tartışıldığı sürece, TL reel değerini net hesaplayamayız.
NOT: Dünkü yazımda Ocak-Nisan TÜİK, TÜFE oranı yerine yanlışlıkla TÜİK Yurt İçi ÜFE oranını vermişim. Okuyucularımdan özür dilerim. Bu nedenle TÜİK bir düzeltme metni gönderdi. Aynen veriyorum:
“TÜFE Nisan ayı haber bültenine göre Türkiye geneli için 2025 yılı birikimli fiyat düzeyi artış oranı, yazıda ifade edildiği gibi %10,19 değil, %13,36 olmuştur. Bu bakımdan bir değerlendirme yapılacak olursa aradaki fark bahsi geçtiği şekilde %6,05 değil, %2,88’dir.
Kaldı ki, “Türkiye enflasyonu” olarak ifade edilen değer, ülkenin resmi istatistik kurumu tarafından, uluslararası kabul gören norm ve standartlar ve geniş çaplı teknik çalışmaların sonucu olarak üretilen resmi bir istatistiktir. “İstanbul enflasyonu” olarak ifade edilen değer ise resmi istatistik programı kapsamında üretilmeyen bir veri olup, yeterli metodolojik ve teknik dayanaklardan uzaktır. Bir sivil toplum örgütü tarafından ilan edilen bu göstergenin, tüm Türkiye için üretilen resmi enflasyon verisi ile kıyaslanması doğru olmayan bir yaklaşımdır.”