Konuk YAZAR


İktidarın diploma acelesi, seçim ve konfederasyon!

İktidarın diploma acelesi, seçim ve konfederasyon!


 

Okurumuz Akın Hacısalihoğlu, önemli bir değerlendirme yaptı:

 

“Sayın Arslan Bulut

Seçime daha çok zaman varken, Ekrem İmamoğlu’nun adaylığını engellemek için diploma konusu dahil çeşitli hukuki süreçleri işleten iktidarın acelesi var.

İktidar, diploma konusunda İmamoğlu ile ilgili kamuoyunda sahtecilik algısı yaratarak CHP’yi değersizleştirip; Öcalan’ın PKK’ya yapacağı ‘Koşulsuz silah bırak’ çağrısı rüzgârını arkasına alarak 2026 Mayısında bir erken seçime gitmeyi planlıyor olabilir.

Bunun yanı sıra, ‘Silah bırakma’ çağrısı konusunda da Suriye’de Kürt bölgesindeki fiili durumu ilgilendirdiği için de acele ediyorlar.

Çünkü Suriye yeniden inşa edilecek; ABD’nin acelesi var!

Bu şekilde düşünüldüğünde, Öcalan açılımı, muhtemelen ABD’nin verdiği bir ev ödevidir.

‘Koşulsuz silah bırakma’ çağrısı deniliyor ama Türkiye’deki Kürtlere özerklik konusunda DEM’e söz verilmesi ve buna karşılık Erdoğan’ın tekrar cumhurbaşkanı adayı yapılması ve seçilmesinin sağlanması, yeni Meclisin yapacağı yeni Anayasa ile özerkliğin hayata geçirilmesinin planlandığı kanaatindeyim.”

***

 

Gerçekten de “Seçimler, 2028’de veya Mustafa Elitaş’ın söylediği gibi 2027 sonbaharında yapılacaksa, İmamoğlu’nun adaylığını önlemek için neden iki üç yıl öncesinden harekete geçildi?” sorusu ortada duruyor...

 

Suriye, zaten ABD’nin güdümündeki Colani’ye teslim edilmiş durumda. Oysa Colani’nin askeri gücü, Türkiye’nin örgütlediği Suriye Milli Ordusu’nun beşte biri kadar bile değildi. HTŞ’nin ağır silahları yoktu. Buna rağmen, Esat, Rusya’ya kaçtıktan sonra, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolündeki Suriye Milli Ordusu, Şam’a kadar ilerleyebilir ve yönetime el koyabilirdi... Tabii o zaman, Amerikan uçakları tarafından havadan imha edilmeleri de söz konusu olabilirdi ama ABD kontrolümdeki PKK/PYD/YPG de Şam’a yürüyebilirdi. Bunlar yapılmadı ve 10-15 bin kişiden oluşan HTŞ birlikleri, pikapların üzerinde hiçbir engelle veya direnişle karşılaşmadan İdlib’den çıkıp Şam’a indi... Herkes seyretti... Türkiye zaten, yıllardan beri Rusya’nın “İdlib’deki teröristleri silahsızlandırın” ikazlarına rağmen, ABD istediği için İdlib’deki HTŞ’yi koruması altına almıştı...

 

Türkiye İdlib’de kendi kontrolünde olan HTŞ’nin silahlarına el koymadı ama ABD kontrolündeki PKK’nın Irak ve Suriye’de silah bırakması için acele ediyor! Bu işte bir gariplik yok mu?

 

***

 

Suriye’de herkesin bildiği ama sesini çıkarmadığı bir oyun döndü... Suriye yönetimi, ABD’nin örgütlediği terörist bir gruba hediye edildi... Bu sayede İsrail, Suriye’nin askeri alt yapısını, üslerini, deniz gücünü yok etti... Şam yakınlarına kadar ilerledi ve son olarak Şam’ın güneyinde askeri varlığa iziz vermeyeceğini açıkladı...

 

Bu aşamada, Irak ve Suriye’deki PKK’nın silah bırakması, Türkiye’nin artık bu bölgelere müdahale edememesi demektir...

 

ABD, Suriye’ deki asıl planının ne olduğunu açıklamadı elbette ama adım adım, HTŞ-PKK karışımı bir devlet yapısı ortaya çıkacak gibi görünüyor. Türkiye’ye Yeni Anayasa baskısını yapan da ABD’dir. Milyonlarca Suriyelinin Türkiye’ye sürülmesinden sonra AKP iktidarının Malazgirt ve Çanakkale zaferlerine ortak çıkarmak istemesi, İslami ideoloji gereği değil, Türkiye’yi üç milletli bir federasyona dönüştürmenin sosyal psikolojisini oluşturmak amacına dönüktür. Zafer Partisi Genel Bakanı Ümit Özdağ’ın hukuka aykırı olarak tutuklanmasının asıl sebebi, halkı ikna ederek bu sürece engel olma kapasitesine sahip olmasındandır.

 

***

 

Trump ve Putin’in Ukrayna konusunda anlaşması, ilişkileri başlatmak için diplomatik görüşme yeri olarak İstanbul’u seçmesi, hiç de hayra alamet değildir. Putin’in, Rus ordusunun Suriye’den çıkmak zorunda kalmasıyla sonuçlanan süreçte Erdoğan’ın oynadığı rolü unutması da mümkün değildir...

 

Trump ve Putin, Yalta gibi yeni bir paylaşım anlaşması yapmış veya yapıyor olabilir!

 

Anlaşılıyor ki Türkiye’nin milli devlet olarak tasfiye edilmesi; yerine bir Türk-Arap-Kürt konfederasyonu kurulması, ABD’nin başlattığı sürecin ana hedeflerinden biridir...

 

Sorun doğu tespit edilmeden çözüm geliştiremezsiniz...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arslan BULUT(Yeniçağ)