Birleşmiş milletler ve Dünya bankası ülkeleri fert başına gelir grupları itibariyle ayırıyor. 2023 yılı için fert başına nominal geliri 14 500 dolar ve üstündeki ülkeleri, yüksek gelirli ülkeler olarak sınıflandırıyor. Yüksek gelirli ülkeler de gelişmiş ülkeler olarak görülüyor. Ancak gelişmiş ülke olmak için fert başına gelirin yüksek olması yetmiyor.
Söz gelimi Suudi Arabistan’ın 2023 yılı fert başına ortalama nominal gelir 21006 dolardır. Ama gelişmiş bir ülke değildir.
Ülkelerin gelişmişlik kriteri olarak fert başına gelirin yüksek olması yanında, sanayileşmiş, teknolojisi gelişmiş, eğitim seviyesi yüksek, sağlık hizmetleri gelişmiş, yaşam beklentisi yüksek, İnsani gelişmişlik endeksi yüksek, siyasi ve kurumsal yapısının gelişmiş olması gerekir.
Siyasi ve kurumsal yapı, yani demokrasi, yargı bağımsızlığı, kurumsal devlet, gelişmekte olan ülkelerin iktisadi ve sosyal kalınmasında altyapı oluşturur.
Gelişmekte olan ülkelerde piyasada tam rekabet oluşmamıştır. Oligopol yapılar var. Özel sektörün Ar-ge fonları yetersizdir. Bu nedenlerle piyasa kaynak dağılımını sağlamada yetersiz kalır. Devletin yönlendirici ve yol gösterici olması gerekmektedir.
Sosyal faydası yüksek olan sektörlerde ve ithal ikamesi alanında piyasaya girmesi gerekir. Yine Devletin spekülasyona konu olduğu takdirde, gıda, ilaç gibi malları üretmek için, geçici veya kalıcı olarak; enerji dağıtımı gibi stratejik sektörlerde kalıcı olarak bizzat piyasaya girmesi gerekir.
Bunları yapacak olan devletin popülizmden uzak ve kurumsal devlet olması gerekir.
Öte yandan refah devleti işlevini de ancak kurumsal devlet yapar. Söz gelimi refah devletinde okul ücretsizdir ve hastaları tedavi etmek devletin görevidir. Devlet, işsizlere ve az gelirli kişi veya ailelere gelir sübvansiyonu sağlar. Aynı şekilde devlet kendi evini satın alamayacak ve özel kiralık ev piyasasındaki yüksek kiraları veremeyecek kadar fakir olanlara, ya sübvansiyon olarak ev kirası verir, ya da sosyal konut yapıp satar veya kiralık ev yapıp bunları maliyet altında kiralar. En iyi sosyal refah devleti örneği İskandinav ülkelerindedir.
Peter B. Evans’ın (Embedded Autonomy: States and Industrial Transformation, Princeton University Press.) tespitlerine göre, 1970’lerde kalkınmayı hızlandıran devlet tipine sahip olan Japonya, Güney Kore ve Tayvan gibi ülkeler, Kurumsal devlet, liyakata dayalı bürokrasi sayesinde sanayileşmelerini ve kalkınmalarını tamamlamışlardır.
Bu ülkelerde bürokratlar hem eğitimli, uzman ve yetenekliler arasından seçilmiş, hem de yüksek maaşlar verilerek, siyasilerin ve çıkar gruplarının etki alanı dışında tutulmuştur.
Aslında, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerde tarihsel anlamda var olan geleneksel saygın devlet anlayışı, özerk bir bürokrasi oluşturmaya da imkân sağlamıştır.
Peter B. Evans, kalkınmayı hızlandıran devletlerin zıddı olarak Zaire gibi bazı Afrika devletlerini “Yağmacı Devlet” olarak vasıflandırmıştır. Yağmacı devletler sermaye birikimine destek olmadıkları gibi mevcut ülke kaynaklarına da el koyarlar.
Bu iki zıt kutup arasında kalan ve “ara durum” olarak vasıflandırdığı Brezilya’da Devlette liyakat esası yoktur. Cumhurbaşkanı binlerce kamu personeli atamasını kişisel tercihleri ve bağlantıları vasıtasıyla yapar.
Evans’ın araştırma yaptığı dönemde, Türkiye’de devlet Laik-demokratik alt yapı üstüne oturmuştu ve henüz parti devleti olmamıştı. Ancak Türkiye de başkanlık sistemi sonrasında ortaya Brezilya’dan daha fazla sorun çıktı.
Kurumsal devlet, iktidarların değişmesi ile değişmeyen, katılımcı, denetim ve şeffaflığa sahip, liyakatın esas olduğu ve gücünü halktan alan bir devlettir.
Bizde anayasa değişti, devlet başkanı ile parti başkanı aynı kişi oldu. Bu nedenle kalkınmaya parantez açmış olduk. Türkiye kalkınmaya yeniden başlaması için, anayasanın yeniden değişmesi, yeniden kurumsal devlet yapılanmasına gitmesi gerekir.