Atilla ÇİLİNGİR editör kısıtlı

Tarih: 18.09.2024 00:09

KIRILMADIK NE KALDI? - 48

Facebook Twitter Linked-in

...dünden devam

Sevgili Cumhurbaşkanım; 

Zat-ı Devletlerini; o gün ebediyete uğurlarken, ardınızdan kimler yürümedi ki! Özellikle Cumhurbaşkanlığı görevinizi bıraktığınız dönem öncesi ve sonrasında, tarihi gerçekleri yok sayarak, sizin Kıbrıs Milli davamız uğruna neler yaptığınızı, Anadolu’nun o güzel insanları ile yürek, yüreğe olduğunuzu görmeyenler, göremeyenler, bilmeyenler, bilmezden gelenler de ardınızdan yürüdüler!

Hele, hele Annan planı döneminde, şehitlerimizin isimlerini taşıyan o vatan topraklarında; ne idüğü belirsiz paçavraları, AB’nin bayraklarını sallayan ‘Karen Fog’un Çocukları’ ve o zihniyetin temsilcileri de ardınızdaydılar!

Yüzlerindeki üzgün ifade gerçek miydi bilmem ama? Size; o dönemde acımasızca yapılan tüm haksızlıklar, tarihin o unutmaz sayfalarında yerini alan gerçeklerdi…

Ancak öylesine bir gerçek daha vardı ki! Bu gerçeği asırlardan beri hiçbir kimse ve hiçbir neden değiştiremedi, değiştiremeyecek…

Can Liderim, Sayın Cumhurbaşkanım, Mücahit Gazi Denktaş;

O gün, size son yolculuğunuzda; Anadolu’nun, Türk dünyasının milyonlarca cesur yüreği size olan sevgileri ile eşlik etti. Onlar yanınızda olamadılar ama onların o sımsıcak, riyasız sevgileri ve duaları sizinle birlikteydi…

Sadece bu kadar değil, Başkanım!

Sizi o milyonların sevgisi ve dualarıyla son yolculuğunuza uğurlarken; doğup büyüdüğünüz, devlet kurduğunuz ‘O Gazi Topraklara’ sizi emanet etmeden önce o gün:

‘Tabiat Ana da’ son kez sizi selamladı!

Size o çok yakışan, Yüce Türk Ulusunun sembolü Al Bayrağımız ve devletinizin sembolü, K.K.T.C’nin Bayrağı ile örtülen tabutunuz; her karışı mücadelenizi anlatan vatan topraklarınızın sokaklarında ilerlerken, o anda oluşan bir gökkuşağı ile taçlandırıldı. Sanki ilahi kudret, adeta geride kalanlara unutamayacakları bir de mesaj vermişti!

Kıbrıs Milli davamızın liderini ebediyete uğurladık, onu ve ideallerini kalbimize gömdük unutulmamacasına ve asla unutmamacasına…

Kıbrıs sorunu hala devam etmektedir. Önümüzdeki süreç kritik gelişmelere gebedir! Bu kadar uzayan ve neredeyse kangren olmaya yüz tutmuş olan bu dava bu kez mutlaka sonuçlandırılmalıdır.

Ama bu sonuç adada kalıcı ve adil bir çözümü mutlaka içermelidir. Rum tarafının bilinen tarihsel oyunlarına daha fazla taviz vermeden, Kıbrıs Türk Halkının yıllardan beri devam eden izolasyonlarına son verilmeli, Sn. Denktaş’ın göstermiş olduğu yolda azimle yürünmelidir…

Unutulmamalıdır ki! Hiçbir neden, bağımsızlığın ve özgürlüğün teslimiyeti için geçerli olamaz.

‘’Devletsiz yaşayan insanlar olabilir ama devletsiz yaşayan millet yoktur. Kıbrıs Türk Halkı, Türk Milletinin ayrılmaz kopmaz bir parçasıdır. Devlet demek hürriyet demektir, dimdik ayakta durup, kimsenin boyunduruğu altına girmemek demektir. KKTC bir evlat gibidir, bu evladı yaşatmak, ona zarar vermeye çalışan herkese ‘dur’ demek, tüm Kıbrıslı Türklerin görevidir…’’

İşte Sn. Denktaş’ın bu yolda yürüyenlere vermiş olduğu son mesajda budur.

Kıbrıs adasında ki ecdadımızın son türbedarı, Türk Ulusunun özgür ve bağımsız yaşama karakterinin Yavru Vatan Kıbrıs’taki Önderi, Kıbrıs Milli Davamızın onurlu ve yılmaz savunucusu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu ve Birinci Cumhurbaşkanımız, Ulusal Kahramanımız, Sayın Rauf Raif Denktaş’ı kaybettik…

O Büyük Devlet Adamını, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 9’ncu Cumhurbaşkanı ve kendisine özel bir muhabbeti olduğunu bildiğim, Sayın Süleyman Demirel’in; Denktaş Bey’in vefatı nedeniyle vermiş olduğu özel mülakattan bir alıntı ile selamlıyorum:

‘’O Kan Çanağından Bağımsız Bir Devlet Çıkarmıştır…’’

Sayın Denktaş’ın tarihe yazmış olduğu gerçekler; bu tanımlamanın ta kendisi değil midir?

‘’Baba Türk DENKTAŞ’’; Uğruna hayatınızı adadığınız Kıbrıs milli davamızın tarihi gerçekleri ve Kıbrıs Türk Halkının müreffeh geleceği uğruna yaptıklarınız, Türk Milletinin gönlündeki yeriniz, asla unutulmayacaktır.

Can Liderim; halkın yüreğine kazınan ‘Efsaneler Ölmez’, asla unutulmaz. Aziz hatıranız önünde saygıyla eğiliyorum. Ruhunuz şad, mekânınız cennet olsun efendim…

Pekiyi, 1878 yılında son Osmanlı Kıbrıs adasını terk ederken bunun hüznünü yaşayan, 1960 yılında tekrar Şanlı Sancağımızı açarak adaya dönen Mehmetçiği bağrına basan, o gün özgürlüğün ilk soluğunu alan Kıbrıs Türk’ünün asırlardan beri adada ki, varoluş süreci neydi?

Kıbrıs adası neden Türkiye için bu kadar önemliydi? Neredeyse bir asırdır neydi bu Kıbrıs Türkünün çektiği?

devamı yarın...

 


 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —