Murat AĞIREL


Marina projeleriyle sahilleri halka kapattılar

Marina projeleriyle sahilleri halka kapattılar


Son iki yazıdır, devlet destekli bir şirket olan ancak adında “vakıf” ibaresini kullanan MUÇEV’i yazıyorum. 

 

 

 

Türkiye’nin paha biçilemez plajlarının nasıl birkaç kişinin cebine sokulduğunu, halka kapatılıp sadece zenginlere hizmet verdiğini görüyorsunuz. 

Özellikle Fethiye bölgesi ile ilgili yazdığım yazılar büyük ilgi gördü. Konunun tarafları tarafından arandım ve bölge sakinlerinden çok fazla e-posta ve mesaj aldım. 

Amacım bu doğa güzelliklerinin halk tarafından en tabii hakkı olarak doyasıya yaşanması ve kullanılması. 

Hiç uzatmadan konuya gireyim. Bir önceki yazımda Göcek’te neler yaşandığını aktarmıştım. 

Yine Göcek bölgesindeki Ayten Koyu için ise Çevre Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile MUÇEV arasında 15 Nisan 2021’de bir sözleşme imzalandı. Tekne bağlama amaçlı iskele yapımı için ön izin verildi. 

Ama amaç başka tabii. Ayrıntıya gireyim... 

Ayten Koyu, 33 yıllık bir sözleşmeyle yıllık 700 bin TL bedelle, kâğıt üstünde 46 tekne konaklamasına müsait bir marina yapılması amacıyla kiraya verildi. 

Buna karşılık, kiracı şirket (Ege Marina AŞ) ÇED başvurusunda 13 milyon TL değerinde yatırım yapılacağını belirtti. 

Göcek’te 15 metrelik 2 motoryatın yıllık marina ücreti en az 1 milyon TL desek, 46 tekne kapasite izniyle kurulacak marinaya 76 tekne bağlamak çok kolay. Ve 33 yıllık sözleşme. Yani tamamen duygusal bir bağ var. Sanıyor musunuz ki etrafı tel örgüyle ya da beton duvarla çevrilmeyecek? Orada denize giren kampçılar, tatilciler vatandaş kovulacak. 

 

 

 

Atbükü ve Osmanağa koyları, Göcek’e en yakın ve doğa korumasına en çok ihtiyaç duyulan koylar. Çünkü kıyılarında endemik sığla ağacı ormanı, sazlık ve sulak alanlar var. 

Burası öyle bir sit alanı ki kamu kurumlarına bile yapılaşma izni alamıyor. 

Peki, Çevre Bakanlığı Göcek’i derinden etkileyecek bu tahsisi nasıl yapabiliyor? 

Motivasyonu ne? 

Bir örnek vereyim. Bakanlıktan Osmanağa Koyu’nu kiralayan MUÇEV, burayı hiç vakit kaybetmeden, Fethiye’deki iki özel hastaneden birisinin sahibi olan Hasan Aydemir’in şirketi Hasay Emlak İnşaat Şirketi’ne alt kiralama yapmıştı. 

Bölgede yaşayanlar marina projelerinin yaratabileceği geri dönüşü olmayan tahribata dikkat çekiyor. Bu hususta takibe devam edeceğim. 

“Saldırıya” uğrayan sadece Fethiye-Göcek değil... 

Benzer bir süreç Marmaris’in şirin sahil beldesi Söğüt’te de yaşandı. MUÇEV, Söğüt mevkisinde de “tekne bağlama iskelesinin” kapasitenin artırımı için süreç başlattı. Toplam 42 bin 893 metrekarelik alana yapılması planlanan proje kapsamında, iskeleye ilave olacak şekilde yüzer iskele ve kazıklı iskeleler kurulacaktı. 

Fakat daha sonra Marmaris Belediyesi bu “ÇED gerekli değildir” kararının iptali ile yürütmenin durdurulması talepli dava açtı. Uzun bir hukuk mücadelesinin ardından Marmaris Belediyesi projenin yapı ruhsatını iptal etti. 

 

 

 

Soruyorum, MUÇEV “özel çevre koruma” statüsünde doğal ve arkeolojik sit alanı olan bir iskeleyi ve çevresini hangi yetkiyle yıllarca çalıştırabilir? Marina yapmak üzere bir müteahhide nasıl verebilir? 

Aynı süreç Fethiye’nin Aksazlar Koyu’nda da yaşanıyor. Koya MUÇEV marifetiyle 300 yatlık marina yapılması konusundaki yasal süreç halen devam ediyor. 

Şimdi sırada Yassıca Adaları var. 

“Özel çevre koruma” bölgesi olan, bölgedeki mavi turların önemli duraklarından birisi durumundaki Yassıca Adaları’nda ve kıyılarında, belediyeye ödenecek cezayı da sineye çekmeye hazır yatırımcılar, “hükümetin Hazine’ye gelir sağlamak için yine bir imar affı çıkartacağı” değerlendirmesiyle, restoran, kulübe, duş, tekne bağlama yeri, iskele gibi yapılaşmalara devam ediyorlar. 

Bir spor kulübünün eski başkanı ve eski valinin oğlunun ortağı olduğu bir danışmanlık şirketi Yassıca Adaları’nda birtakım işler peşindeler. 

Burayı özellikle takipteyim. 

Antalya-Çanakkale hattında bulunan sahiller, koylar, ormanlık alanlar “imtiyazlı” şirket MUÇEV ve devlet kurumları tarafından yine “imtiyazlı” kişilere peşkeş çekiliyor dediğimizde abartmış olmayız değil mi? 

Sayın bakana, sayın valiye, sayın belediye başkanlarına soruyorum... 

Fethiye ve çevresine çökmüş bu yapılanmaya karşı neden suskunsunuz? 

 

 

 

Kimden, neden çekiniyorsunuz? 

Halkın en doğal ve anayasal haklarının çiğnenmesine neden kayıtsız kalıyorsunuz? 

Kimler bu işten pay alıyor? 

Sit alanlarının gözleri para hırsı bürümüş kişiler tarafından geri dönüşü olmayacak şekilde yok edilmesine neden kayıtsız kalıyorsunuz?