Bir Zamanlar Bayram...
Her bayram öncesi büyüklerimizin dilinden dökülen o tanıdık cümle yeniden yankılanır kulaklarımızda:
"Nerede o eski bayramlar?"
Bayram sabahlarında, babaannelerimizin, anneannelerimizin gözleri hafifçe buğulanır; çocukluk yıllarını anlatmaya koyulurlar. O anlatılar bir masal gibi gelir bize. Sıcacık bir evde, henüz tan ağarırken giyilen yepyeni kıyafetler, ellerine tutuşturulan küçük bez mendillere sarılı harçlıklar, ayakkabı kutusundan çıkar çıkmaz giyilen, hatta yatarken bile başucunda bekletilen o yeni ayakkabılar… Hepsi o eski bayramların simgeleriydi.
Çocuklar bayram sabahı erkenden kalkar, önce büyüklerin ellerini öper, sonra komşu kapılarını birer birer çalmaya başlarlardı. Amaç sadece şeker toplamak değildi; o gün, sevginin, saygının, paylaşmanın en saf hali yaşanırdı. Kapılar açılır, güler yüzle karşılanan çocuklara ceplerini dolduracak kadar şeker, bazen de küçük harçlıklar verilirdi. Bakkal yolunda coşkuyla açılan renkli ambalajlar, ceplerden taşan karameller, elleri yapış yapış eden ama yüzleri gülen çocuklar olurdu sokaklarda.
Ama artık zaman değişti.
Bu bayram, ne yazık ki çocuklar o eski bayramların izini bile bulamadılar. Yeni giysiler alınamadı, ayakkabılar kutularında değil, eskimiş halleriyle giyildi yine. Oyuncaklar raflarda kaldı, bayram harçlıkları cüzdanlarda değil, hayal dünyasında kaldı. Bazı çocuklar, yine de umutla ellerine küçük hediye keseleri alıp düştü sokaklara. Komşuların kapısını çaldılar, yaşlıların ellerini öptüler. Ama ellerine geçen şey çoğu zaman sadece bir öpücük, belki bir gülümsemeydi. Hediye keseleri bomboş değildi ama içindeki şekerler, o eskilerin yerini dolduramazdı. Ne çeşit vardı ne tat. O heyecan, o tatlı telaş yoktu.
Oysa bayram, sadece bir tatil günü değil; nesiller arasında köprü kuran, aileyi bir araya getiren, çocuklara hatırlanacak hatıralar biriktiren özel bir zamandı. Ama son yıllarda artan ekonomik zorluklar, sosyal ilişkilerdeki kopukluk ve belki de biraz modernleşmenin getirdiği bireyselleşme, bu köklü geleneği zayıflattı. Artık çocuklar bayramı heyecanla beklemiyor. Çünkü bayram geldiğinde umut ettikleri neşeyi, o eski masal gibi anlatılan bayramları bulamıyorlar.
Peki suçlu kim? Ekonomi mi? Zaman mı? İnsanlar mı? Belki hepsi biraz. Ama belki de bizler, bu kültürün yaşatıcıları olarak elimizden geleni yapmadık. Bayram ruhunu yaşatmak için küçük çabalar göstermedik. Belki bir çocuk kapımızı çaldığında, onu şekerle değil, bir tebessümle karşıladık ama cüzdanımızı uzatmaya elimiz gitmedi. Ya da sokakta oynayan bir çocuğun gözündeki sevinci fark etmedik bile.
Oysa bir çocuğun bayramı, bir ömür unutamayacağı bir hatıra olabilir. O yüzden "eski bayramlar" sadece geçmişte kalmasın. Bugünün çocuklarına da anlatacak bayram anıları bırakabilelim. Bir çift yeni ayakkabı, bir mendil içinde bozuk para, bir tatlı söz... Bunlar hâlâ çok şey demek olabilir.
Çocuklar için bayram, yine umut olsun.
Ve biz bir dahaki bayramda o eski sözleri tekrar etmeyelim:
“Nerede o eski bayramlar?”
Çünkü belki de yeni “eski bayramlar”ı bugünden inşa etmeliyiz.