Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
- İki kere iki kaç eder?
Soruyla karşılık vermiş:
- Satarken mi satın alırken mi?
Türkiye’de pek çok şey gibi hukuk sistemi de ikili bir yapıya dönüştü:
- İktidar için mi muhalefet için mi? Bir davranış iktidarın lehine ise ödül, aleyhine ise ceza! Ya da söz konusu muhalefetse bas cezayı! Bu tutum giderek yerleşik bir hukuk sistemi haline geldi.
Fiilen paralel hukuk sistemine geçtik!
***
BirGün gazetesi çalışanları Uğur Koç, Berkant Gültekin, Yusuf Gökdemir’in gözaltına alınması, sistemi en iyi anlatan uygulama oldu. Sabah Gazetesi Haber Koordinatörü Abdurrahman Şimşek’in İstanbul başsavcısını ziyareti, gazetenin internet sitesinde haber oldu. BirGün gazetesi de bu haberi haber yaptı.
Yayımlanmış haber, haber oldu diye sözünü ettiğimiz meslektaşlarımız gözaltına alındı!
Her aşaması tam Aziz Nesinlik!
Neden gözaltına alındılar?
24 Saatlik yaşlı bakımı ne kadar tutar? Fiyatlar sizi şaşırtabilir!
Local Plan
Haber yaptıkları için!
Haber yalan mıydı?
Hayır, Sabah gazetesinde yayımlandı.
Sabah gazetesi hakkında soruşturma var mı?
Hayır. BirGün hakkında var!
Türkiye bir nebze normale döndüğünde sahneye konacak acıklı güldürünün çarpıcı bir bölümü!
Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş iki haftadır tutuklu. Suçu ne?
İmamoğlu ile ilgili bilirkişinin kimliğini açığa çıkarıp konuşmasını yayımlamak! Bilirkişinin raporu gizli mi?
Olur mu canım, rapor dava dosyasına girecek ki mahkeme de ona göre karar versin!
O zaman isminin açıklanması neden yasak? Bir davaya konan bilirkişi raporunda söz konusu bilirkişinin adının gizli kalması mümkün mü?
Olur mu öyle şey, bilirkişi adı üzerinde o dava konusunu bilen kişi!
O zaman adını yayımlamak neden suç?
Bu soruyu sormak bile suç!
Faili meçhul bilirkişi raporu!
Alın size acıklı güldürüye bir sahne daha!
Durum tersi olsaydı, İmamoğlu’na ceza verilmesini “sağlayacak” bir bilirkişi raporunu iktidar medyası “ele geçirip” haberleştirseydi ne olurdu?
Büyük bir habercilik başarısı olarak sunulurdu!
***
Haberciliğe yönelik bu karartmalar çok yönlü etki yapıyor.
Öncelikle toplumun haber alma hakkı kısıtlanıyor. İktidar biliyor ki medyanın yüzde 95’ine hâkim olsa da yüzde 5’lik bir ışık sızması karanlığı alabora ediyor. O nedenle yüzde 5’e de katlanamıyor.
Gazetecilere ani baskınla gözaltı ve soruşturmayla bu mesleği fiilen suç unsuru haline getirmeye çalışıyorlar. Demokrasisi rayına oturmuş ülkelerde gazetecilik, haber kaynaklarını, bilgi-belge sahibi olmayı, araştırmacılığı gerektirir. Türkiye’de bunlara ek olarak “cesur” olmayı, her şeyi göze almayı gerektiriyor.
Bütün bunlar beraberinde siyaset sahasını daraltıyor. Siyasetçiler de ortaya çıkardıkları bir olumsuzluğu dile getirdiklerinde, bunu yayımlayacak gazeteci ararken “Cesur bir kişi var mı” diye bakmak durumunda kalıyorlar.
Siyasi tarihimiz basına yönelik susturma girişimleriyle doludur. Ancak bütün bunlar ters tepmiştir.
Hukuksuzluk, önünde sonunda yapanın yanına kâr kalmamıştır!
Paralel hukukun tam hedefinde olan gazeteciler sadece bugünün değil, geleceğin de haberciliğini yapıyorlar.
Gazeteciler tarih taslağının ilk aşamasını yazarlar. Yıllar sonra bugünler araştırıldığında, bakılacak yerlerden biri günün yayın organları olacak.
Günlük haber diye yayımlanan bir konuya yıllar sonra “milat” diye bakılabilir.
Gazeteciler paralel hukukun mağduru olurken aynı zamanda bugünün gerçeklerini yazıp geleceğe gönderiyorlar!
Gerçek, zamanın çocuğudur!
Zamanla büyür!
Kimse engelleyemez!