Mustafa BALBAY


Şahsıma Mektuplar (40) Fareler ve insanlar!

Şahsıma Mektuplar (40) Fareler ve insanlar!


 

 

İcraatımın, kendisini bilim insanı olarak gören dar kafalılara ufuk olması şahsımı ayrıca sevindiriyor. Sonuçta bizden bir şeyler öğreniyorlar. Onca deney meney yapıp zaman kaybedeceklerine şahsımı takip etseler daha kestirme yoldan yazacakları 3-5 sayfalık malzeme bulacaklar.

 

 

Neymiş?

 

Bir çiftlik sahibi tarlasından fareleri toplayıp çuvala koyuyor, trenle iki saat mesafedeki alım yerine götürüyormuş. Çuvalı 15 dakikada bir iyice sallayıp gözlerini dinlendiriyormuş. 15 dakika sonra bir daha... Karşısındaki merak etmiş, nedenini sormuş. Çiftlik sahibi şöyle açıklamış:

 

- Çuvalı sallayınca tüm fareler sersemliyor. Başına ne geldiğini düşünüyor. Yanındaki farenin de şaşkın olduğunu gören rahatlıyor ama yine de neden sallandığını anlamaya çalışıyor. Durumu fark etmeye yakın çuvalı bir daha sallıyorum, her şey baştan başlıyor. Böyle yapmasam hepsi bir olur çuvalı kemirir, özgür olur gider.

 

***

 

Çiftlik sahibinin bu yöntemini, yok toplumsal sonuçlar, yok insanla karşılaştırmalar gibi bir sürü enflasyon sepetini doldurmayacak laflarla tarif etmeye çalışıyorlar.

 

Yahu biz bunu yıllardır uyguluyoruz ve yıllardır istediğimiz sonucu alıyoruz. Gelin bize sorun!

 

İşte son memleketin çözülme süreci. Toplumu öyle bir sersemlettik ki ne olduğunu, kimin neyi niçin önerdiğini, işin ucunun nereye varacağını anlamaya çalışıyorlar. Ola ki çözmeye başlarlarsa 85 milyonu bir kez daha silkeleriz.

 

Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklenmez demiş aklı evvelin biri. Biz aynı şeyleri yapıyoruz, sonuç aynı çıksa bile biz farklı ilan ediyoruz. Ne yapsak yakışıyor!

 

Deutsche Erfindung bricht alle Verkaufsrekorde

Medizin Journal

Bizim ortakla işbölümü yaptık. O sağ gösterip soldan vurdu; kimsenin hayal edemeyeceği şeyi söyledi. Kırmızı bültenle arayıp adaya hapsettiğimiz terörist başına kırmızı halı serdi. Herkes bunun anlamını bulmaya çalışırken kayyum kuyusunu açtık, içine dört belediye koyduk. Suçu sabit bulunup hüküm giyen Mardin Belediye başkanına, “Koltuğunu ver, evine git” dedik. Hakkında herhangi bir hüküm bulunmayan Esenyurt Belediye başkanına, “Koltuğu ver, hapse gir, suçunun ne olduğuna sonra karar vereceğiz” dedik!

 

CHP’li başkanı tutukladık, DEM’li başkanı serbest bıraktık. Neden? DEM’li başkanları CHP’liler ziyaret edebilsin, biz de onları aynı çuvala koyalım diye.

 

Şimdi hukuk mukuk diyenler bunun adaletli olmadığı söyleyip duruyor. Girmeselerdi çuvala kardeşim!

 

***

 

Yine kendini sosyolog sanan süsyologlar buyurmuş:

 

Aç kalan toplum bütün değerlerini yer!

 

Biz ne yapıyoruz? Bu sözü tersine çeviriyoruz. Aç kalan toplumu, “Bak bütün değerlerini de kaybedebilirsin, devlet elden gidebilir, din elden gidebilir” diye korkutuyoruz, o da açlığını unutuyor. Biz, “İç cebi güçlendirelim” deyip bütçe taksimini yaparken bunu elbette, “İç cepheyi güçlendirelim” diye anlatıyoruz. Milletim de bizim dediğimizi anlıyor, yaptığımızı anlamıyor! 

 

Dünyada da dengeleri son derece başarılı kurduk. 

 

İsrail’le limanda ticaret, mikrofonda hakaret!

 

Almanya’yla Alman usulü! Parasını ver, göçmeni depola!

 

 

Amerika’yla kafa tutuyormuş gibi yap, çanak tut!

 

Rusya’yla fatura halka, doğal gazık!

 

Suriye’yle Esed-Esad tahterevallisinde son kararı aziz dostum Trump’la veririz!

 

Milleti ve siyaseti çuvala sokmak ya da sokmamak!

 

İşte bütün mesele bu!