Prof.Dr.Esfender KORKMAZ


Sanayiye dikkat etmeliyiz

Sanayiye dikkat etmeliyiz


"Carpe diem” Latince "anı yaşa", "günü yakala" veya "günü yaşa" anlamına gelir ve anın tadını çıkararak, gelecek hakkında aşırı endişelenmeden yaşamayı ifade eder. Bu söz Horatius'un (Roma şairi) bir şiirinden alınmıştır ve günümüzde hayat felsefesi olarak sıklıkla kullanılır.

Biz ekonomide de günü yaşıyoruz. Bütün medya, borsa, döviz, altın fiyatları gibi günlük haber ve yorumları veriyor. Reel ekonomi tartışılmıyor. Aslında küreselleşme ile birlikte bütün dünya finans çizgisinde gidiyor.

Bizde biraz daha fazla olarak Hükümet ve ekonomi yönetimi her zaman ekonomiye, kısa vadeli ve günü kurtarma politikaları penceresinden bakıyor. Söz gelimi cumartesi günü Mehmet Şimşek yurt içi finansal koşullar enflasyonla mücadelemizi destekliyor." değerlendirmesinde bulundu. Burada temel sorun;

Para ve faiz politikası ve kredi daralması, dezenflasyonist politikalar olarak kullanılır ve fakat uzun sürerse ve tüm sektörleri kapsayan koordineli ve dengeli bir istikrar programı olmazsa reel sektör zora girer.

Dezenflasyonist politikaların orta ve uzun vadede yeni bir arz talep dengesizliğine neden olmaması gerekir. Bunun için reel sektörün de gözetilmesi gerekir. Uzun vadede de kronik enflasyonu önlemek için yapısal sorunları çözmek gerekir.

Mamafih, bir hafta önce, İSO başkanı Erdal Bahçıvan Son faiz artırımı ve ek parasal sıkılaşma önlemlerinin, ne kadar süreceği belli olmayan yeni bir stres birikimi yarattı. Sanayimiz açısından telafisi olmayacak ve artık her sektörde yılların birikimlerini kaybedebilecek noktalara doğru gidilmesinin endişesini taşıdığımızı belirtmek gerekiyor” ifadesini kullandı: Erdal Bahçıvan her zaman dikkatli ve ihtiyatlı konuşur. Demek ki sanayide bıçak kemiğe dayandı.

Türkiye sanayi sektöründe bu sene daralma ve iflasların artma riski var.

1.Sanayi üretim endeksi daraldı.

Bu sene ilk çeyrekte Şubat ve Mart aylarında, temel yılı 2021 olan Sanayi Üretim Endeksi geçen yılın aynı aylarına göre sırayla yüzde 5,24 ve yüzde 2,7 oranında daraldı. (Aşağıdaki tablo)

metin, ekran görüntüsü, yazı tipi, sayı, numara içeren bir resim Yapay zeka tarafından oluşturulan içerik yanlış olabilir.

Kaynak; veriler TÜİK

2.İmalat kapasite kullanım oranı daraldı.

İmalat sanayii kapasite kullanım oranı, bu sene ilk çeyrekte geçen yılın ilk çeyreğine göre düştü. Yatırım malı üretiminde kapasite kullanım oranında düşme Mart ayında daha yüksek, geçen yılın Mart ayına göre yüzde 4 oldu. (aşağıdaki Tablo)

3. İktisadi yönelim anketine göre imalat sanayii zorda

Merkez Bankası tarafından yapılan iktisadi yönelim anketine göre imalat sanayiinde bu yılın ilk çeyreğinde üretim hacminde ve siparişlerde düşme var. Üretici işlerin her ay kötüleştiğini söylüyor. (Aşağıdaki tablo)

4.İflas ve Konkordatolar arttı.

Sanayi sektöründe iflas ve konkordato başvurularında son dönemde ciddi artışlar oldu.

2024 yılı, Türkiye’de rekor sayıda konkordato başvurusunun yaşandığı bir yıl oldu. Mahkemelere yıl boyunca toplam 1.723 şirket konkordato talebi ile başvurdu ve 132 şirket hakkında iflas kararı çıktı.

Bu sene, Ocak-Nisan 2025 döneminde 1.727 şirket konkordato başvurusunda bulundu. Geçen senenin aynı döneminde göre yüzde 144 artış oldu. (ekonomim.com)

Sektörel olarak bakıldığında, konkordato başvurularında başı çeken alanlar tekstil, inşaat ve gıda sektörleri oldu.

5.Borsada bilanço paylaşan şirketlerin yarısı zarar etti.

Borsada bilanço paylaşan şirketlerden 270 ‘i kar, 269’u zarar açıkladı.

Bu sonuçlar 2025 birinci çeyrekte sanayi sektöründe eksi büyüme olacağını gösteriyor. Sanayi sektöründe eksi büyüme, ihracata, kredilere ve istihdama negatif yansır.

MB faiz istatistiklerine göre, geçen hafta ihtiyaç kredisi faiz oranı net 75 vergilerle birlikte (stopaj ve BSMV) kredi maliyeti yüzde 90’dır. Tüketici kredisi yüzde 74, vergilerle birlikte kredi maliyeti yüzde 88,8’dir. Enflasyonun yüzde 38 ise, bankalar ve devletin tüketiciden bu kadar yüksek faiz ve vergi alması hangi istikrar politikasına sığar, hangi etik değere ve hangi vicdana sığar.

Bu nedenledir ki, BDDK‘ya göre, ihtiyaç kredilerinde takipteki kredilerin oranı 4,64’e yükseldi.

Reel sektör ve tüketici kredilerinde takibe düşen kredi yüzdesi daha da artarsa, bankalar da zora girer.

Ekonomi yönetimi resmî kurumların yayınladığı bu verileri görmüyor mu?

Bugüne kadar hükümetler bir istikrar programı yapmadı. Çünkü krizleri yok saydık. Algı yaratmak yoluna gittik. Sıcak para arayışı ve para politikası ile günü kurtarmaya çalıştık.

Bu nedenlerledir ki, kendi krizimiz olmadığı halde 2009 krizinde yüzde 4,7 eksi büyüme yaşadık. Bugün ise yüksek enflasyon ve yüksek cari açık nedeni ile hem ülkemiz yoksullaştı, hem de halkın satın alma gücü düştü. Gelir dağılımı aşırı bozuldu. Reel sektörde daralma başladı. Ülkeye ve halka yaşamakta olduğumuz istikrar sorununun siyasi ve sosyal maliyeti yüksek oldu.