Mustafa BALBAY


Sefa-let!

Sefa-let!


 

Önceki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve halen görevdeki CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun 4 Temmuz Cuma akşamı 58 kişiyle birlikte tutuklanmalarının ardından “Temmuz da fena başladı” diye düşündük. 

 

Beklemediğimiz bir durum değildi! 

 

Oy kaybettikçe sertleşiyorlar, sertleştikçe oy kaybediyorlar! Çıldırtan bir sarmal. 

 

Ülkeyi yönetemeyince siyaseti yönetip seçeneklerini ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Nafile bir çaba. 

 

Seçimle gelseniz bile operasyonla gidersiniz diyorlar. Çıkmaz sokak. 

 

Soyer’in pek çok alanda başlattığı kooperatif hamlesini, eksikleri varsa düzeltmek, desteklemek yerine bundan suç üretip onur suikastı yapıyorlar. 

 

Kafamızdan geçen bu irdelemeleri yeni haftada paylaşmak gerektiğini düşünürken cumartesi sabahına bambaşka bir operasyonla uyandık. İlk kez aynı anda iki büyükşehir belediye başkanı ve bir il belediye başkanı operasyona tutuldu. İlk sorgulardan sızan bilgilere göre Zeydan Karalar, Muhittin Böcek ve Abdurrahman Tutdere çok farklı nedenlerle, çok farklı yerlerde aynı anda gözaltına alındı! Sonra da tutup “Bu siyasi bir operasyon değil, yolsuzluk soruşturması” diyorlar! 

 

***

Geçen haftanın başından sonuna yaşadığımız bunca olaydan sonra gözler bu gece başlayacak karanlıkta! 

 

 

Discover Timeless Elegance at Altin Yildiz Classics

altinyildizclassics.com

 

Dileriz son anda aklıselim kazanır derken dün öğleden sonra Halk TV’ye verilen karartma sansüründe yürütmeyi durdurma çıktı. Sözcü TV daha önce bu kararla sansürü erteletmişti. Son anda dileriz değişiklik olur, eğer olmazsa Sözcü TV bu geceden itibaren 10 gün karartılıyor. Yasakları kaldıracağız diye iktidara gelip özgürlükleri istisna haline getirmenin ekran görüntüsü! 

 

Tıpkı belediyelere yapılan operasyon gibi televizyonlara da eşzamanlı planlanan karartma şunları sorduruyor: 

 

Yaşadıklarımızdan daha kötü şeyler mi olacak? 

 

Kamuoyuna bir yalan söyleyecekler de gerçeğin yayılmasını azaltmak için böyle bir yöntem mi benimsediler? 

 

Öteki olasılıkları sıralamayalım... 

 

Bütün bunlar olurken 600 bin kamu işçisinin aylardır bekleyişi sonunda sabrının artık taştığı haberleri ikinci plana itiliyor. İşçilerle alay eder gibi neredeyse aylık enflasyon kadar yıllık zam öneriyorlar. 

 

Bütün bunlar olurken 16 milyon emeklinin maaşının asgaride eşitlenmesine giden yolda bir adım daha atılıyor. Bu iktidar döneminde icat edilen kök maaşın kökü kuruduğu için onu en düşük maaşa yükseltmeye çalışıyorlar! 

 

Bütün bunlar olurken memleketin gerçek altını zeytinliklerinin talan edilmesine ilişkin yasaya direnen ninelerin heyecanı yankı odasında kalıyor. 

 

***

Temmuz ayının devamı önümüzdeki sonbaharı şekillendirecek. Yukarıdaki yelpazenin yanına “terörsüz Türkiye” siyasetini de eklemek gerek. Hukukun ayaklar altına alındığı, seçmen iradesinin hiçe sayıldığı, demokrasinin pek çok kurumunun ortadan kaldırıldığı, anayasaya uymamanın özgürlük sayıldığı bir Türkiye’de DEM Parti ile Cumhur İttifakı bir olup tam demokrasi gerçekleştirecek! 

 

 

 

Bütün bunların medyası da oluştu. Gerçekleri dile getiren yayın organlarını susturup tam bir medya ortaçağı yaratmayı hedefliyorlar. Bütün kanallar bir olup “Dünya dönmüyor” dedi mi tamam, dönmüyor! 

 

İçinde bulunduğumuz durumu en iyi şu sözcük ifade ediyor: 

 

Sefalet! 

 

İçinde her şey var! İktidar çevresi ve iktidardan beslenenler tam bir “sefa” içinde. İktidar medyası bu sefanın sürmesinde en büyük kalkan. 

 

Emeklilerden asgari ücretliye, orta direkten eğitimli kesime kadar geniş yığınlar tam sefaletle sefalete sürükleniş arasında. 

 

Bu düzeni değiştirebilecek seçeneği ortadan kaldırmak en büyük hedef. Hukuk da buna alet ediliyor. 

 

Soruyoruz: 

 

Bu düzen nasıl bir hu-kukla korunuyor?