Murat AĞIREL

Tarih: 17.05.2025 22:38

Sesini duyuramayan bir babanın feryadı

Facebook Twitter Linked-in

 

Size bugün Türkiye’de yaşayan insanımızın nasıl bir cendere içerisinde kaldıklarına örnek olacak bir olay anlatacağım.

 

Hani televizyonlarda sabah akşam konuşulup üzerine köşe yazıları, kitaplar yazılan dertlerimiz var ya, işte onların hepsi gerçek sorunların üzerini kapatmak için.

 

Bugün bir sorunumuz varsa yoksulluk sorunumuz vardır, ahlaksızlık sorunumuz vardır, hukuksuzluk sorunumuz vardır. İdeal bir hayat yaşayamıyoruz, çocuklarımız yeterli miktarda et yiyemiyor, tatil, spor yapamıyor. Bugün 0-5 yaş arası çocuklarda ve orta yaş yetişkinlerin büyük bir çoğunluğunda D vitamini ve demir vitamini eksikliği var.

 

Yeterli kalitede eğitim hizmeti alamıyoruz, gençler test kitabı alamıyor. Okumak için bir roman almak istese 250 liradan başlıyor.

 

Çiftçi toprağını ekmiyor. Kanada menşeili kuru fasulye ve nohut, Bangladeş menşeili tuz, karabiber ve baharatlar, Vietnam’da dikilmiş tişörtler giyiyoruz.

 

Neden?

 

İyi beslenemeyen, iyi yetişmeyen, iyi giyinmeyen dolayısıyla iyi yaşamayan bir toplumun en büyük sorunu nedir, sağlık.

 

Peki, orada vatandaş ne halde haberiniz var mı? Bu satırları mermer salonlarında siyasetçilik oynayanlara yazıyorum, halk zaten içinde bulunduğu vaziyeti biliyor.

 

Bakın bir baba düşünün...

 

Henüz daha 2023 doğumlu küçücük oğlunun dünyayı sessizliğe mahkûm yaşamaması için çırpınıyor. Alperen daha minicik bir çocuk. Hayatı boyunca hiçbir sesi duyamamış, annesinin ninnisini, babasının “ığlum” diye seslenişini işitememiş bir evlat.

 

Doğuştan iki kulağında da ileri derecede işitme kaybıyla dünyaya gelen Alperen Bakırtaş için umut ışığı İstanbul’da yanıyor.

 

Baba Haydar Bakırtaş, elinden tutup oğlunu İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Prof. Dr. Murat Dilmener Hastanesi’ne götürüyor.

 

Doktorlar umut veriyor, tarih veriyor: 8 Mayıs 2025.

 

O an ailenin sevinçten gözleri doluyor.

 

Ama daha gözyaşları kurumadan, kulakları duymayan evladının tedavisi için 127 bin lira istendiğini öğreniyor baba.

 

O an hayaller yerle bir oluyor.

 

Bir yanda evladı, bir yanda parası olmayan bir baba...

 

Diyorlar ki “Cihaz devletin karşılamadığı bir cihaz, ödemezseniz ameliyat yok!”

 

Baba çırpınıyor. Sağlık Bakanlığı’nı arıyor. Yetkililer diyor ki:

 

“Hayır, bu cihaz devletin karşıladığı bir cihaz. Bu para yasal değil.”

 

Ama hastane diretiyor:

 

“Parayı yatırmazsanız ameliyatı yapmayız.”

 

Yürek mi dayanır?

 

Baba sağa sola koşuyor, borçlanıyor, eşe dosta mahcup oluyor, 127 bin 342 lirayı denkleştirip yatırıyor.

 

Üstelik “bağış” adı altında...

 

Sözüm ona “şartlı bağış” yapmış oluyor. Sözüm ona gönüllüymüş gibi taahhütnameye imza attırıyorlar hem anneye hem babaya.

 

“Aksi takdirde işlem yapılamazmış.”

 

Düşünün, çaresizliğin içinde, evladı için her şeyi yapmaya razı bir anne baba... Nasıl itiraz etsinler?

 

Seslerini çıkarabilmişler mi? Hayır.

 

Çünkü evlatlarının “bir gün olsun sesini duymak” her şeyden daha değerliydi.

 

Hayati öneme sahip bir ameliyat olması gerekiyor çocuğunuzun. Üstelik bu ameliyatın 1 yaşında yapılması gerekirken hastane kaynaklı sürekli erteleme yapılmış ancak 2 yaşına geldiğinde tamam ameliyat ediyoruz demişler. Bu gecikme hem akranlarının gelişimine geri kalmasını hem de telafisi imkânsız mahrumiyetlerin oluşmasına sebep verecek bir durum.

 

Bugün bu ülkede, bir babaya evladı için bağış adı altında 127 bin lira zorla ödettiriliyorsa, o ses sadece Alperen’in değil, hepimizin boğazına düğümlenmiştir.

 

Bugün devlet “Ücret alınamaz” diyorsa ama bir hastane bunu görmezden geliyorsa, ortada çok daha büyük bir sorun var demektir.

 

“Koklear implant” ameliyatları ve cihazları, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanan işlemler arasındadır.

 

SGK’nin 2024 yılı Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) hükümleri çerçevesinde koklear implant cihazları ve ameliyat masrafları devlet hastanelerinde ücretsizdir. “Bağış” gibi gösterilen işlemler rıza dışı dayatma içeriyorsa, bu bağış değil haksız ödeme olur.

 

Taahhütname imzalatılması, yapılan işlemi hukuka uygun hale getirmez. Yasal olmayan bir talep, imzalanan belgeyle meşrulaştırılamaz. Baba bu hususta Bakırköy Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş ama halen oğlunun tedavisinin yapılmayacağını veya gereken özenin gösterilmeyeceğinden endişe duyuyor.

 

Başta, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu olmak üzere bu yazıyı okuyan yetkililere sesleniyorum:

 

Bu hukuksuzluğu görmezden gelmeyin.

 

Bu alınan ücretin hesabını sorun.

 

Alperen gibi binlerce çocuk sessiz kalmasın diye gerekeni yapın.

 

Ve sevgili okuyucum, lütfen unutma:

 

Bugün o baba başkası, o çocuk başkasının evladı olabilir.

 

Ama yarın o baba sen, o çocuk senin evladın olabilir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —