Nedeni ne olursa olsun, toplumda ekonomik ve sosyal sıkıntılar tırmandı. Bunun adına kriz dersek, kriz derinleşti.
Başta demokrasi ve hukukta geri düşmemiz toplumu gerdi.
Demokrasi olmazsa, yargı sistemi bağımsız olamaz. Ak parti kuruluşuna destek olmuş, Türkiye’nin en çok okunan ve kendi alanlarında duayen köşe yazarlarının tamamı demokrasi ve hukukun üstünlüğünde geri düştüğümüzü yazıyor.
ASAL Araştırma ve Danışmanlık’ın Ocak 2025 tarihli anketine göre, Türkiye’de halkın yüzde 71’i ülkede adaletin olmadığını düşünüyor. Adaletin var olduğuna inananların oranı ise yalnızca yüzde 21,1’dir.
Türkiye siyasi gündem 2025 araştırmasına göre, 11 resmi kurum arasında yargıya güven 11 sırada yer aldı ve güveniyorum diyenler oranı yüzde 1,4’te kaldı.
Halkın yargıya güvenmiyor olması, aynı zamanda toplumu huzursuz ediyor, güven sorunu yaratıyor ve yaşam kalitesini de düşürüyor.
Yargıya güveni tazelemek zorundayız. Bunun için;
- Önce genişletilmiş parlamenter sisteme dönmemiz gerekiyor.
- Yargının bağımsız olduğu imajının, medya baskısı ve algı yaratma yoluyla yaratılmak istenmesi, yargı bağımsızlığını daha fazla sorgulanır hale getirdi. Kaldırmalıyız.
- Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nun (HSK) yapısını, yürütmeden bağımsız hale getirmeliyiz.
- Mesleki sınav sistemini objektif hale getirilmeliyiz, sürekli eğitim ve etik denetim yapmalıyız.
- Anayasa kararları uygulanmalıdır.
- Siyasi davalarda çifte standart algısı ortadan kaldırılmalı; uzun süren yargı süreci ve tutukluluk halleri için radikal çözümler getirilmelidir.
Toplum olarak geçim sıkıntısı çekiyoruz.
Ülke yoksullaşt , zira 2003 yılından 2025 nisan ayına kadar Türkiye 745 milyar dolar cari açık verdi. Bu demektir ki ülkemiz aynı oranda kaynak kaybetti ve yoksullaştı.
Açıklanan resmi işsizlik oranı düşmüş görünüyor ve fakat fiili işsiz sayısı ve oranı arttı.
Aslında 2003 yılından 2024 yılına kadar, artan nüfusun tamamına iş yaratamadık. Eğitimdeki nüfus oranın değişmediğini varsayarsak, 2003 2024 yılına kadar geçen 21 yılda, artan 19 milyon 726 bin 679 kişi nüfusun yalnızca 11 milyon 473 bin kişisine istihdam yarattık, kalan 8 milyon 253 bin 679 kişiye istihdam yaratamadık. Bunlar da işsizlere katıldı.
Ekonomik ve sosyal istikrar sorunu, sonunda topluma geçim sıkıntısı olarak yansıdı.
Bazı istisnalar dışında, artık herkesin geliri, barınma, gıda, ulaşım, sağlık, eğitim, ısınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor. Ayrıca bir kısım halkta, eğitim ve sağlık hizmetlerine ya pahalı olduğu için veya kamu hizmetleri aksadığı için ulaşamıyor.
Çalışan kesimde geçim sıkıntısına, yüksek enflasyon ve enflasyonun düşük gösterilmesi yoluyla maaş ve ücret artışlarının reel olarak düşmesi, sendikasızlaşma yoluyla çalışanların pazarlık gücünün düşmesi neden oldu.
Kobiler ve sanayi kesimi ile finans kesimi arasında denge bozuldu ve finans sektörü aşırı kar ederken, reel kesimin kar marjları daraldı.
Devlet destekleri, etkinlik kriterlerine göre değil, siyasi popülizm amacına göre şekillendi.
2021 sonrası ekonomide yaşanan şoklar ve panik nedeni ile gıda, kira, enerji ve ulaşım maliyetlerindeki hızlı yükseliş, geniş halk kesimlerini zor durumda bıraktı.
Halkın geçim sıkıntısını yansıtan güncel anket sonuçları şöyledir:
Ipsos Türkiye (Şubat 2024) ankete katılanların;
- Yüzde 65’i resmi enflasyon oranlarının gerçeği yansıtmadığına inandığını ve enflasyonu daha yüksek hissettiklerini söyledi.
- Yüzde 75’i genel gidişattan memnun olmadıklarını ve
- Yüzde 72’si alım güçlerinin azaldığını söyledi.
ASAL Araştırma (Nisan 2025) anketine göre;
- Katılımcıların yüzde 63,4'ü, Türkiye'nin en önemli sorununun "ekonomi/hayat pahalılığı" olduğunu ifade etti.
3. TÜSİAR Türkiye Raporu 2024
- Katılımcıların yüzde 56,2'si mevcut ekonomik durumdan "hiç memnun olmadığını" belirtti.
Geçim sıkıntısını önlemek için, kurumsal yapıyı yeniden tesis etmemiz, yapısal reform yapmamız gerekiyor. Bu bağlamda;
Kurumsal devlet;
- Yasalar ve kurallar kişilere göre değişmez, herkes için geçerli olan,
- Kurumlar (mahkemeler, meclis, kamu idaresinin vb.) bağımsız ve istikrarlı şekilde işlediği,
- Kararların siyasi tercihlerle değil, kurumsal işleyiş ve mevzuata göre alındığı,
- Güçler ayrılığı ve denetim mekanizmalarının işlediği,
- Liyakat esasına dayalı olan, kurumsal devleti yeniden oluşturmalıyız.
Kurumsal eğitim;
Eğitimi ideolojik baskılardan uzak tutmak, eğitimde işgücü planlaması yapmak, çağdaş eğitim programlarını uygulamamız gerekir.
Ekonomide yapısal reform
Ekonomide planlamaya gitmek, istikrar programı hazırlamak ve yapısal reformları gerçekleştirmek gerekir. (Dünkü yazımda yapısal reformları saymıştım.)