Armağan KULOĞLU


Şimdiden böyle olursa

Şimdiden böyle olursa


ABD’deki seçimi Trump’ın kazanması ve yönetimde yer alacak kişilerin ortaya çıkmasından sonra, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde dış politika, güvenlik ve diğer önemli konularda radikal gelişmelerle karşı karşıya kalabileceğini, bunu Trump’ın önceki başkanlık dönemindeki davranış ve uygulamalarından, yönetimde birlikte çalışmak için tercih ettiği kişilerin özellikleri ve geçmişteki tutumlarından anlamanın mümkün olabileceğini daha önce belirtmiştim.

Bu kapsamda Trump’ın alacağı radikal kararların, sadece Türkiye’yle ilgili değil, aynı zamanda Türkiye’yi de ilgilendiren, diğer ülke ve kuruluşların dış politika, güvenlik ve ekonomi konularıyla da ilgili olması, hatta bunların tehdit boyutuna kadar ulaşması beklenmelidir. Bu tehditlerine daha görevi devralmadan başladığı da görülmektedir.

Trump’ın hâlihazırdaki tehditleri

Hamas’ı tehdit: İsrail'in verilerine göre Hamas militanları, 07 Ekim 2024’te düzenledikleri saldırıda aralarında çifte vatandaşlığa sahip olanlar da dâhil, İsrail ve ABD vatandaşlarının bulunduğu 250'den fazla kişiyi kaçırmıştır. Bunlardan 101 yabancı ve İsrailli rehinenin hâlâ hayatta olduğu düşünülmektedir.

Trump geçenlerde bu konuda sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Rehineler, 20 Ocak'ta gururla ABD Başkanlığı görevini devralacağım tarihten önce serbest bırakılmazsa Orta Doğu'da ve insanlığa karşı bu katliamları yapanlara cehennemi yaşatacağım” demiştir.

Anlaşılıyor ki Trump, bugüne kadar Gazze’deki soykırıma dönüşen katliamda çoğunluğunu çocuk ve kadınların oluşturduğu 45.000 kişinin ölmesinin, 105.000 kişinin yaralanmasının, yaşamın ve insanlığın yok edilmesinin cehennemden beter olduğunu görememiştir. Buna Lübnan’daki katliamı ve Batı Şeria’daki insanlık dışı dramı da eklediğimizde, ortaya çıkan vahşetin boyutlarının ne kadar korkunç olduğu açıktır. Bunun daha fazlasının ne olabileceği tahayyül edilememektedir.

BRICS’i tehdit: Trump, iki hafta önceki açıklamasında da BRICS ülkelerinin rezerv para birimi olarak ABD dolarını kullanma taahhüdünde bulunmalarını istemiş, doları terk etmeye kalkışmaları hâlinde bu ülkelere %100 gümrük vergisi uygulayacağını söylemiştir.

Kendi sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada da “BRICS Ülkeleri'nin dolardan uzaklaşmaya çalışırken bizim kenarda durup izlememiz fikri bitti. Bu ülkelerden, yeni bir BRICS para birimi yaratmayacaklarına ve güçlü ABD dolarının yerini alacak başka bir para birimini desteklemeyeceklerine dair bir taahhüt bekliyoruz. Aksi takdirde %100 gümrük vergisiyle karşı karşıya kalacaklar ve muhteşem ABD ekonomisine satış yapmaktan vazgeçmeyi bekleyecekler" demiştir.

Bilindiği üzere BRICS’in doğuşu, yıllardır devam eden Batı hâkimiyet sisteminden zarar gören, sömürülmekte veya oyun dışına itilmekte olduklarının farkına varan ülkelerin, bu düzen karşısında alternatif bir birliktelik oluşturma isteyişinden kaynaklanmıştır. ABD ve onunla birlikte kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden batı ülkelerinin demokrasi ve insanlık dışı davranışlarından zarar gören küçük ölçekli ülkeler de ekonomik birlikteliğin ve gücün, siyasi alandaki etkilerini de düşünerek, kendilerini etkileyen uluslararası sorunlarda da etkili olmak istemiş, BRICS’i bir can simidi olarak görmüşlerdir.

BRICS’e olan ilginin gittikçe arttığını ve güçlenme istidadı gösterdiğini, bunun da ABD çıkarlarına ters düştüğünü gören yeni ABD liderinin, bu oluşumu gelişme safhasındayken etkisizleştirmek için böyle bir tehditte bulunduğu anlaşılmaktadır.

Trump’ın muhtemel tehditleri:

Rusya-Ukrayna için tehditler: Ulusal Güvenlik Danışmanı Waltz tarafından yapılan açıklamada, Trump göreve başladığında öncelikle ele alacağı konuların başında Rusya-Ukrayna savaşının çözüme kavuşturulmasının geldiğini, bunun için de önce savaşın tırmanmasının durdurulmasının ve tarafların müzakere masasına oturmalarının sağlanmasının gerektiğini belirmiştir.

Başlaması beklenen bu süreçte tarafların, masaya oturulduğunda isteksiz davranması, oyalaması veya çeşitli şartlar ileriye sürmesi mümkündür.

Bu konuda Rusya sıkıntı çıkardığı takdirde ABD’nin, Ukrayna’ya daha fazla askerî ve ekonomik destek ve imkân sağlayarak, yaptırımları da daha fazla arttırarak Rusya’yı zora sokma tehdidinde bulunması, aynı şekilde Ukrayna sıkıntı çıkardığı taktirde, her türlü yardım ve desteği keserek, müttefiklerini de buna dâhil ederek Ukrayna’yı da Rusya karşısında savunmasız bırakmakla tehdit etmesi beklenebilir.

Suriye’nin şekillenmesinde tehdit: Yukarıdaki konular Türkiye’yi kısmen doğrudan, çoğunlukla da dolaylı etkileyen ve etkiletecek olan gelişmelerdir. Ancak Suriye’de cereyan eden olayların devamında yeniden şekillenme safhasına gelindiğinde ABD’nin, bölgedeki müttefikim dediği, desteklediği ve ona bir yönetim kurdurarak hamiliğini yaptığı PKK/PYD/YPG (terör örgütü) yapısından vazgeçmesini beklemek oldukça zordur.

Bu örgütün, Suriye’nin yeniden şekillenmesinde özerk veya federatif bir yapı olarak yer alması, (sürpriz gelişmeler olmazsa) mümkündür. ABD’ye müzahir ve Irak Kuzeyindeki yapı gibi gerçekleşmesi muhtemel bu yapı, dört parçalı Kürt devleti beklentisinin Suriye ayağını teşkil edecek ve bu beklentinin gerçekleşmesini de tetikleyecektir. Ortaya çıkması muhtemel böyle bir gelişmenin Türkiye için güvenlik konusu, onun da ötesinde bir beka konusu olacağı inkâr edilemez.

Türkiye’nin Suriye-Irak sınırı boyunca teşkil etmeye çalıştığı güvenli/tampon bölgenin, terörün Türkiye içine sarkmasını ileriden önleme ve etkisizleştirmede etkili olması öngörülmektedir. Ancak dört parçalı beklentiyi tetikleyecek bir PKK/PYD muhtemel özerk/federatif yapısının oluşmasını engellemesi, ABD’nin IŞİD bahanesiyle Suriye’de kalacağını açıklamasından dolayı şüphelidir. Türkiye’nin de bu yapıyı kabullenmesi bekası gereği mümkün değildir. Yeni gelişmeler beklenmelidir.

Trump’ın, geçmiş döneminde Türkiye’ye karşı uyguladığı CAATSA yaptırımları, F-35 projesinden çıkarma, özellikle Rahip Brunson konusundaki agresif davranışı gibi bir tavır sergileyebileceğini, yaşanmış olaylardan ve daha göreve başlamadan ortaya koyduğu tehditlerden anlamak mümkündür.

İşte bu noktada Trump’ın, Türkiye’nin bu yapıyı kabullenmesi için, daha önce Türkiye’ye karşı gösterdiği olumsuz tutum ve davranışlarının bir benzerini tekrarlaması, hatta bu konuda tehditte bulunması beklenebilir. Ancak Suriye’deki gelişmelerin, Türkiye’nin elini güçlendirdiği de hesaba katılmalıdır.

***

Türkiye’nin yukarıda belirtilen durumları dikkate alarak, olası senaryolara karşı tedbirler alması ve kendi çıkarlarını, güvenliğini ve bekasını düşünerek senaryolar ortaya koyması faydalı ve gerekli görülmektedir.