Konuk YAZAR

Tarih: 21.01.2025 00:07

SİYASAL SİSTEM, İKTİDAR SORUNU YAŞIYOR

Facebook Twitter Linked-in

 

 

 

Yeni değil. Hatırlayın, Kılıçdaroğlu bu ülkede, tüm “Müslümanların” gözü önünde “Adalet Yürüyüşü” yaptı.

 

Dikkatiniz çekerim, “Müslümanların” diyorum. Herkesin demedim.

 

Neden?

 

Çünkü benim ülkemde kendilerini “Müslüman” olarak gören, geri kalanı dışlayan, iktidara aşk derecesinde bağlananlar var. Ancak bu özel “Müslümanların” dışında herkes, adalet ve hukuk sorununu biliyor. Bir tek “Elinden ve dilinden emin olunması” gereken o özel “Müslümanlar” bunu bilmiyor yahut anlamıyor.

 

2017’den bu tarafa tam yedi yıl oldu ve biz hala iktidardan kendini düzeltip, adalet getireceğini, adaletle hükmedeceğini sanıyoruz. Mümkün değil.

 

Öğretmenler, ellerinde, Millî Eğitim Bakanlığı’nın mahkemeye sunduğu mülakat değerlendirme formlarıyla, bakanlığın öğünde nöbet tutuyor.

 

Bunu yabancı ülkede birine anlatsanız, size şaşkınlık içinde sorar: “Nerede tutuyor, nerede?” Siz bir kere daha cevaplarsınız. “Milli Eğitim Bakanlığı önünde” diye. Çünkü o yabancı, görevi eğitim olan bir bakanlığın haksızlık yapacağına inanmamış, şaşırmıştır.

 

Herkese iyiyi, doğruyu, adaletli olmayı, milli ve manevi değerleri öğretme görevi olan bir bakanlığın, kendi yurttaşlarına neden haksızlık yapma ihtiyacı duyduğunu anlayamamıştır.

 

Belki de kendi kendine sormuştur. “Bu ülkede yasa ve kural yok mu acaba” diye.

 

Kim bilir.

 

Yine o yabancının aklına gelmiş olmalı. Haydi bakanlık yanlış yaptı diyelim. O Ülkenin basını, hukuk sistemi, mahkemeleri, hakkı koruyup gözetecek kurumları yok mu acaba?...

 

Kılıçdaroğlu sıradan biri değildi. İktidarın alternatifi ana muhalefet partisinin genel başkanıydı. Parlamentonun iki numarasıydı yani. Eğer bu düzeyde biri, “Adalet yok” deyip yürüyorsa ve buna rağmen, iktidardakiler eline eteğine yapışıp, özür dileyip, düzeltme sözü vermiyorsa -ki vermedi- bilmemiz gerekir ki adalet düzeni sahiden çökmüştür.

 

Şimdi?

 

Şimdi tıpkı mülakatta hakları yenilen ve bu sebeple hak kaybına uğrayan öğretmenler gibi, iktidar, muhalif belediyelere operasyon çekiyor. Adını, gizli tanık üzerinden “Yolsuzluk” koyuyor. Varsayalım, yüzde yüz doğru yapıyor olsunlar. Sahiden yolsuzluk yapılmış ve tutuklanmış olsunlar. İktidarın öteden beri sürdürüp getirdiği, hangi hukuk uygulamalarına bakarak yaptıklarına inanacağız?

 

Maalesef yüzlerce olumsuz örnek var. Hiçbirine bakarak “iktidar doğru yapar, ya da yapmıştır” diyemiyoruz. Diyemememizin sebebi ön yargımız değil, tam tersine iktidarın hepimizin gözü önünde, adalet düzenini içine soktu soktuğu durumdur.

 

Daha dün, Yunus Emre Vakfı’nda yaşanan yolsuzluk olayı vardı. “Yaptı” denilenlerin yurtdışına kaçtığı anlatılıyor. Adalet namına ne yapıldığını, yapılanların yeterli olup olmadığını tartışıyoruz.

 

Muhalefete gelince şahin olan adalet sarayları, iktidarla ilişkileri olanlara aynı oranda şahin davranmıyor.

 

Ve yine CHP’li belediyelere yapılan operasyonlara kuşku ile yaklaşıyoruz. Çünkü, iktidarın siyaset yapma biçimi olağan değil. Olağan siyaset, varlık nedeni olan demokrasiyi hem özümser ve hem de benimser. Devleti bir bütün olarak görür. Siyasal sistemi oluşturan, iktidarı-muhalefeti, partileri, medyayı, sivil toplum kuruluşlarını, birbirinin zıddı fikir ve düşüncelere sahip olsalar bile, siyasal sistem denilen bütünün alt parçaları olduğunu bilir. Bir başka ifadeyle, siyasal sistem, kendisini oluşturan alt bileşenlerini / parçalarını/ bölümlerini yok sayamaz.

 

Dolayısı ile muhalefet belediyelerini kast ederek “Silkeleyin” diyemez. İdari bütünlüğü, siyasi çıkarı için bozamaz. Bozarsa, başta siyasal sistem olmak üzere, devlet yapısı ve bütünlüğü zarar görür.

 

Asıl yönetme yetkisi halktadır. Halk, kendi kendisini, oy vererek kurumlara seçtiği kimseler eliyle yönetir. Bu anlamda belediyelere de iktidara da muhalefete de yetkiyi veren halkın kendisidir.

 

AKP iktidarı, halkın, kendileri dışında oy verip seçtiklerini düşmanlaştırıyor. Bu durum kabul edilebilir değildir. Özetle, adalet ve hukuk sorunu sadece adliyelerden kaynaklanmıyor. Yönetimin kendisi de adaletsiz. Bu da gösteriyor ki, Türkiye’de siyasal sistemin kendisi de iktidar sorunuyla karşı karşıya. Devletin yönetsel (idari) bütünlüğü de. Bu durum, devleti oluşturan birim ve bileşenlerin ötekileştirilerek ayrıştırılması anlamına gelir.

 

Kurumsal yapıları bozarak başarılı iktidar olunmaz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ahmet GÜRSOY(Yeniçağ)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —