Prof.Dr.Esfender KORKMAZ

Tarih: 09.05.2025 00:15

Spekülasyon bizi batıracak

Facebook Twitter Linked-in

Spekülasyon yasaya aykırı değildir. Spekülatörler kısa vadede yüksek kar sağlamak peşindedirler. Ancak, aşırı ve kontrolsüz spekülatif işlemler, ekonomik istikrarı her zaman tehdit eder. Ekonomide kırılganlık artar. Aynı zamanda kriz riskini artırır.

2009 dünya finansal krizine konut spekülasyonu neden oldu. Konut fiyatları “hep yükselecek” inancı, yatırımcıları daha fazla konut almaya itti. Bankalar ve fonlar gerçek riskleri görmeden i kısa vadeli spekülatif kar amaçlı riskli türev ürünler aldılar ve sattılar. Sonunda balon patladı.

Türkiye'deki spekülasyonun en yaygın olduğu piyasalar; Finansal Piyasalar ve gayrimenkul piyasalarıdır. Hatta Türkiye de artık fiziki yatırım yapılmıyor, yatırım denilince finansal yatırım anlaşılıyor.

Bankaların, mevduat faizi ile kredi faizi arasında spekülatif fark var.

Yaşadığımız bir örneği vereyim;

Mart 2025 ayında ortalama mevduat faiz oranı yüzde 42,5’tir. Vergilerden sonra Ele geçen net faiz oranı yüzde 31,7’dir. TÜFE oranı yüzde 38,10 dur. Ele geçen net reel faiz oranı yüzde – 4,6’dır.

Yine Mart ayında ihtiyaç kredi faizi yüzde 82,09 dur. Bu faizin üstüne yüzde 15 KKDF ve yüzde 5 BSMV vergisi var. Faiz maliyeti yüzde 98.51 oluyor. Bu durumda yüzde 38,10 TÜFE’ ye göre Kredi reel faiz oranı yüzde 43,74’dür. Dünyada kredilerden alınan bu kadar yüksek reel faiz yoktur.

Mart 2025 ayında, MB verilerine göre ortalama ticari kredi faiz oranı yüzde 50,36’dır. Vergilerle birlikte faiz maliyeti yüzde 60,4’tür. Bankalar Mart ayında MB’dan yüzde 42,5 faizle fon sağladı, bunu yüzde 18,5 karla sattılar. Devlette bundan yüzde 19,9 oranında vergi aldı.

Bankalar ve devlet işbirliği yaptılar, kredilerden spekülatif kar ve vergi aldılar.

Bu kredi faizleri ile yatırım yapılmadı. Sanayi sektörü büyümedi. Ancak bankaların spekülatif karları ile ekonomide düşük te olsa büyüme oldu. Ne var ki, böyle bir büyüme kapsayıcı ve sürdürülebilir bir büyüme değildir. Sürdürülebilir büyüme olması için, sabit sermaye stokunun oluşması gerekir.

Sabit sermaye stoku; bir ekonomide üretim amaçlı sermaye varlıklarının birikimidir. Fabrikalar, makine ve teçhizat, altyapı tesisleri, yazılım sermaye stokunu oluşturur. İnsana yapılan yatırım da (Beşeri yatırım) sermaye stokudur.

Sürdürülebilir büyüme, toplam faktör verimliliğinin artırılması, teknolojik gelişme, demokratik ve insani gelişmenin tamamlanması için, sermaye stokunu artırmak gerekir.

Çin üç-beş yıl öncesine kadar yüzde 8-10 büyümesini, toplam brüt sabit sermaye oluşumunun yüzde 40’lara ulaşması ile sağlamıştır.

Türkiye de 2011 yılına kadar sabit sermaye stokunda artış dünya ortalamasının üstünde olmuş ve fakat 2012 ile 2013 yılı sonrasında radikal bir şekilde düşmüştür. (Aşağıdaki grafik)

ss.png

Spekülatif piyasa, ne kadar hızlı yükselirse o kadar hızlı düşer. Borsada bunu gördük.

Son 20 yılda, bankaların ve sigorta şirketlerinin spekülatif karları nedeni ile reel sektör ile finans sektörü arasında denge bozuldu. Reel sektör daraldı. Kredilerde dönme riski arttı. Eğer krediler dönmezse, finans sektörü krize girer. Bu nedenle krediler üstündeki vergiler kaldırılmalı ve bankalara kredilerde en fazla yüzde 5 veya 6 kar marjı sınırı getirilmelidir.

(Not; bu konuda 2007 ile 2011 arasında benim mecliste verdiğim çok sayıda kanun teklifim var.)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —