Suriye, yıllardır süren iç savaşın ve dış müdahalelerin etkisiyle büyük bir kaosa sürüklendi. Bu kaosun en önemli sebeplerinden biri, emperyalist devletlerin ve çeşitli dış aktörlerin kışkırtmalarıyla başlayan savaşın devamında, ülke içinde pek çok farklı grup ve oluşumun varlığını sürdürüyor olmasıdır. Başlangıçta Beşar Esad’ın liderliğindeki Baas rejimi, Rusya’nın desteğiyle varlığını sürdürdü, ancak savaşın ilerleyen dönemlerinde çeşitli grupların hareketleri ve güç mücadelesi sonucu Baas rejimi ciddi anlamda zayıfladı. Bugün, Suriye halkı savaşın yıkıcı etkileriyle parçalanmış, ülkenin yönetiminden ve refahından habersiz, eğitimsiz asker ve polislerden oluşan bir güvenlik gücüyle idare edilmeye çalışılıyor. Bu durum, Suriye’nin bir devlet olarak varlığını sürdürmesini neredeyse imkansız hale getirdi.
Suriye’nin güneyinde, İsrail tarafından desteklenen Dürzi grupları bulunuyor. Kuzeyde ise ABD’nin desteğini alan PKK'nın Suriye kolu olan PYD ve YPG hareketleri var. Batı’da ise çok çeşitli fraksiyonlardan oluşan, ideolojik olarak farklılaşan, bazıları ise dini referanslarla hareket eden İslamcı gruplar var. Bu içsel bölünmüşlük, ülkenin her köşesinde büyük bir kaosa yol açtı. Suriye halkı, sadece savaşın değil, aynı zamanda kendi içindeki farklı grupların birbirleriyle verdikleri savaşın da kurbanı oldu.
Son günlerde, eğitimsiz ve disiplinsiz gruplardan oluşan güvenlik güçlerinin denetimindeki bölgelerde, büyük bir katliamın yaşandığına dair haberler gelmeye başladı. Kesin bilgiler olmasa da, en az bin kişinin üzerinde Alevi halkının sistematik olarak katledildiği ve bu vahşi eylemlerin devam ettiği bildirilmektedir. Uluslararası toplum, özellikle Birleşmiş Milletler’in, acilen toplanarak bu katliamın durdurulması ve Suriye halkının güvenliğinin sağlanması için müdahale etmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Suriye’deki durum, bir ülkenin nasıl yıkıma sürüklendiğinin ve iç savaştan nasıl çıkılamadığının çarpıcı bir örneğidir. Devletin yönetilebilmesi, sadece kravat takıp takım elbise giymekle sağlanamaz. Bir ülkenin yönetimi için halkın arasında ayrım yapmamak, her kesime eşit mesafede durmak ve devletin her bireyi için adaletli bir şekilde çalışması gerekir. Devletin, özellikle içinde bulunduğu karışıklık ve düzensizlikten dolayı, halkına karşı sorumluluğunu yerine getirmesi kaçınılmazdır. Bu noktada, Suriye’deki hükümetin halkın ihtiyaçlarına duyarlı, adil bir şekilde hareket etmesi çok önemlidir.
Ülkemiz, Suriye’ye sınır komşusu olarak büyük bir sorumluluğa sahiptir. Aynı zamanda birçok Türk vatandaşının, özellikle de akrabalarının Suriye’de yaşadığı bilinmektedir. Bu nedenle, Suriye’deki iç savaşın sona ermesi, toplumsal barışın sağlanması ve katliamların durdurulması, sadece Suriye halkı için değil, aynı zamanda Türk halkı için de büyük bir önem taşımaktadır.
En kısa sürede, bu çağ dışı katliamların son bulması, Suriye’deki insani dramın sonlanması ve halkların barış içinde bir arada yaşayabileceği bir ortamın oluşturulması için uluslararası toplumun harekete geçmesi gerekmektedir. Suriye’deki bu acıların bir an önce son bulmasını en büyük dilek ve beklentimiz olarak ifade ediyoruz.