Osman DOST


Türkiye Tarımının Geçmişten Günümüze Gidişatı ve Sorunları

Türkiye Tarımının Geçmişten Günümüze Gidişatı ve Sorunları


 

Türkiye’nin tarımsal üretim alanında yaşadığı sorunlar, geçmişte yapılan yanlış adımlarla günümüzde derinleşerek artmıştır. Özellikle şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ya da kapatılması, bu süreçte önemli bir dönüm noktası olmuştur. Şeker fabrikalarının kapanmasıyla birlikte sadece sanayi üretimi durmakla kalmamış, aynı zamanda şeker pancarı üretimi de büyük ölçüde azalmıştır. Halbuki bu fabrikalar varlığını sürdürseydi, hem tarlada çalışacak binlerce insana iş ve aş sağlanacak hem de hayvancılık sektörüne destek olunacaktı. Şeker üretimi sırasında ortaya çıkan küspe, besicilerin büyükbaş hayvanlarına kaliteli yem sağlarken, üretilen şekerin fazlası ihraç edilerek ülkeye döviz kazandırabilirdi. Bugün ise yetmeyen şekeri ithal etmek zorunda kalıyor, bunun için döviz ödüyoruz.

 

Şeker pancarının yanı sıra tütün ve fındık gibi ürünlerde de benzer bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Sigara fabrikalarının satılmasıyla, bir zamanlar 15-20 farklı markayla dünya piyasalarında tanınan Türk sigara markaları tarihe karıştı. Türkiye’nin Karadeniz, Ege ve Doğu Anadolu bölgelerinde yetişen dünyanın en kaliteli tütünleri artık hak ettiği değeri göremiyor. Bu durum, hem üreticileri mağdur etmekte hem de ülkenin bu sektörden elde ettiği kazancı yok etmektedir.

 

Karadeniz bölgesi için stratejik öneme sahip olan fındık ve çay gibi ürünler ise üreticilerin elinde kalan birkaç seçenekten biri olmuştur. Ancak sürekli değişen ekonomik şartlar, mazot, gübre ve ilaç gibi temel girdilerin maliyetlerini artırmış; üreticilerin emeklerinin karşılığını almasını imkânsız hale getirmiştir. Bu durum, üreticileri tarımdan uzaklaştırmakta ve üretimden koparmaktadır.

 

Bir zamanlar ihraç ettiğimiz birçok tarım ürününü bugün aynı ülkelerden ithal eder hale geldik. Türkiye’nin verimli topraklarında yetişen ürünler, yüksek işçilik maliyetleri ve tarım politikalarındaki yetersizlikler nedeniyle artık üretilemiyor. Örneğin, mazot, gübre ve ilaç fiyatlarının yükselmesi, çiftçilerin üretim yapmasını neredeyse imkânsız hale getirmiştir. Bu gidişatın devam etmesi durumunda, Türk tarımı tamamen yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Bunun sonucunda, milyonlarca tarım işçisi işsizlikle yüzleşecektir.

 

Hükümetin bu duruma acil bir çözüm bulması şarttır. Tarım sektörünün canlandırılması, hem ülkenin ekonomik kalkınması hem de gıda güvenliği açısından hayati önem taşımaktadır. Tarım, yalnızca üretim ve istihdam sağlamaz; aynı zamanda ülkenin bağımsızlığına ve halkın refahına doğrudan katkı sunar. Gerekli reformlar yapılmadığı takdirde, tarımdaki gerileme hem ekonomik hem de sosyal açıdan telafisi zor sonuçlara yol açacaktır.

 

Türkiye’nin tarım potansiyelini yeniden harekete geçirmek, verimli topraklarımızı ve deneyimli çiftçilerimizi üretime kazandırmak, sürdürülebilir bir tarım politikasıyla mümkündür. Böylece, geçmişte olduğu gibi ülkemiz tarım ürünleriyle dünyada söz sahibi olabilir ve ithalata bağımlılığı sona erdirebilir.