Mustafa BALBAY


Ukrayna-Suriye arasında!

Ukrayna-Suriye arasında!


 

Coğrafya ülkelerin kaderini belirler, sözünün sık akla geldiği günlerdeyiz. Önceki dönemler bir yana, 1991’de Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra başlayan yeni dünya düzensizliği sık sık içerik ve biçim değiştirdi. Ancak ne olursa olsun Türkiye hep bölgesindeki gelişmeleri etkileyen bir konumda oldu. Zaman zaman iniş-çıkış olsa da Türkiye, diplomatik yoğunluk bakımından hep dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer aldı.

 

 

ABD’nin 47. başkanı Trump’ın hızla işe başlamasıyla birlikte en çok konuşulan iki coğrafya var:

 

Ukrayna bağlamında Karadeniz...

 

Suriye, Filistin bağlamında Ortadoğu...

 

Biri kuzeyimizde, biri güneyimizde...

 

Çevremizdeki gelişmelerden bizim de almamız gereken dersler var.

 

***

 

Ukrayna bağımsızlığını kazandığı 1991’den bu yana iki siyasi akımın etkisi altında kaldı; Rusya yanlıları... Batı yanlıları... Seçimlerde hep bu iki akım yarıştı. “Turuncu devrimler” yaşadı. Rusya yanlıları, AB yanlıları, ABD yanlıları, hepsi vardı ama bir şey baskın değildi:

 

Ukrayna yanlıları!

 

Bugün Ukrayna, Trump’ın ucu belirsiz makas değişiklikleri, AB’nin ikircikli tavırları arasında çıkış arıyor. Topraklarının yüzde 20’sini kaybettiğine mi yansın, verdiği insan kaybına mı? ABD’nin, “Tüm varlıklarının yarısını isterim” dayatmasına mı ağlasın? Rusya yakında Ukrayna’da, seçimle “Rusya yanlısı” yönetim gelmesini sağlarsa şaşırmamak gerekir!

 

Suriye’nin durumu en az Ukrayna kadar belirsiz. İlk günlerin pembe tozlu devrim bulutları yerini küresel yapının çemberlerine bıraktı. Rusya’nın çekildiği Lazkiye limanına Fransa’nın yerleşmesi akla şunu getiriyor:

 

Yeni konteyner evler Büyükoyumca Mah.:(fiyatlara bir göz atın)

Local Plan

20. yüzyılın ilk yarısında Suriye, Fransız mandasıydı!

 

İsrail, kurulduğu 1948 yılından bu yana en geniş toprak büyümesini sağladı, yüzde 20 genişledi. Şam önlerine kadar geldi.

 

Son olarak YPG’nin El Şara yönetimiyle anlaştığı haberleri var. Buna “anlaştırıldılar” demek daha uygun olur. Bu ülkede Esad sonrasının nasıl şekilleneceği belli değil. Çünkü ortak bir milli bilinç görünmüyor.

 

***

 

İşte bu iki coğrafyanın ortasındaki Türkiye’de iç barış, ortak paydalar her zamankinden daha önemli bir değerler...

 

Son gelişmeler durumu özetliyor.

 

İktidar, en önemli seçeneğini yok etmek için her yola başvuracağını hissettirdi. CHP Genel Başkanı Özel, “Bunun adı sivil darbedir, izin vermeyeceğiz” karışığını verdi.

 

Erdoğan dün grup toplantısında yine CHP’yi aşağı çekmeyi ana iş edindi. TÜSİAD’a da “Haddinizi bilin” çıkışı yaptı. Hemen ardından “bağımsız yargı” TÜSİAD Başkanı Turan ve TÜSİAD’in YİK Başkanı Aras’ı polis nezaretinde ifadeye çağırdı.

 

Cumhur İttifakı’nın ortağı HÜDA PAR’ın Cumhuriyete meydan okumaya dönen Diyarbakır toplantısına iktidarın eski-yeni milletvekilleri de katıldı. Burada okunan bildiri akla 1990’lı yılları da getiren bir dizi soru işareti yarattı.

 

 

DEM Parti’ye şaşı bakış; İstanbul’da terörist, Ankara’da barışsever, Van’da kayyumluk!

 

Bütün bunlar bir araya getirildiğinde tablo hayli vahim görünüyor.

 

Fiili bir olağanüstü hal durumu yaşıyoruz. İktidar, ekonomiye halkın hissedeceği bir iyilik getirememenin “sorumlusunu” arıyor. Sorumlu kendisi hariç, herkes olabilir!

 

Yakın gelecekte ekonomideki kötü gidişin sorumlusu olarak bunu dile getirenler ilan edilebilir!

 

Bu da işe yaramazsa? Başvurabilecekleri yolu akıllardan dahi geçirmemek gerekiyor!

 

CHP, muhalefette de ülkenin sigortasıdır.

 

Önümüzdeki döneme bu gözle bakması, topluma “Bu ülke sahipsiz değil” duygusu vermesi gerekiyor!