Konuk YAZAR

Tarih: 05.02.2025 00:06

Ümit Özdağ ve düşman ceza hukuku!

Facebook Twitter Linked-in

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ı, Silivri Cezaevi’nde, avukat olarak ziyaret ettim. Özdağ’ın tutulduğu kapalı cezaevi uzak olduğu için bulunduğu bölüme, servis otobüsü ile gittik. Yerleşke içinde yürümek yasak... Yakınlarını ziyarete gelen vatandaşlarla birlikte aynı güvenlik önlemlerinden geçtim. İçeri girerken iki kademede göz taraması yapılıyor. Ayakkabılarınızı da çıkarıyorsunuz. Çıkarken de kapıya göz okutup geçiyorsunuz...

Özdağ, elinde dosyası ile geldi. Öncelikle Milli Merkez Başkanı Hüsamettin Cindoruk, eski bakan Ufuk Söylemez ve Milli Merkez Genel Sekreteri Haluk Dural ile Yeniçağ gazetesindeki arkadaşların selamlarını ve geçmiş osun dileklerini ilettim. Özdağ, hakkında yazdığım yazılarımın kendisine ulaştırıldığını bildirdi ve teşekkür etti. “Burada bulunuşum, Milli Mücadelede şehit ve gazi olanlara, terörle mücadelede şehit olan binlerce Mehmetçiğe polise, koruyucuya şehit edilen genç öğretmenlerimize, mühendislerimize karşı bir saygı duruşudur. Vatan yahut Silivri!” dedi...

Ben de Magosa zindanında nispeten yer altında tek kişilik bir hücrede tutulan Namık Kemal’in “Altı de bir, üstü de birdir yerin, / Arş yiğitler arş, vatan imdadına” şiirini hatırlattım.

Ümit Hoca, “Ben 64 yaşındayım. Ahmet Yesevi de 63 yaşına gelince, yer altında inşa ettiği çilehaneye girmişti... Kendi adıma değil, Türk Milleti adına yaptığım mücadelenin sonucu bu. Burada Abdullah Öcalan serbest bırakılabilsin diye rehin tutuluyorum. Karaman ve Antalya mitinglerimizin ardı gelecekti, bu mitinglerle halkın tepkisinin büyümesinden korktular. Adalet Bakanı’na da yazdım; ben Antalya mitinginde Erdoğan’a Atatürk’ün sözleriyle cevap verdim. Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlarının soruşturulması, Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır... Yetkili savcılık ise konuşmanın yapıldığı Antalya veya ikamet ettiğim Ankara savcılığı olabilir. Usul ve kural böyleyken, Adalet Bakanı, İstanbul savcılığının soruşturma açmasına nasıl izin verdi?

Konuşmamda hakaret olmadığı ve dava açılamayacağı anlaşılınca savcılığa sevk edilmeden bir saat önce yine usule aykırı olarak, Kayseri başsavcılığı üzerinden değil, doğrudan Kayseri Emniyet’inden, neredeyse bir yıl önceki olaylar hakkında rapor isteniyor. Kayseri Emniyeti, olayların büyümesinde X mesajı atan üç Zafer Partilinin etkili olduğuna dair bir rapor hazırlıyor! Bu gerekçeyle tutuklanmam isteniyor ve tutuklanıyorum. Oysa Kayseri’deki soruşturmada hiçbir Zafer Partili gözaltına alınmamış soruşturulmamış, haklarında bir rapor da düzenlenmemişti. Sonra ortaya çıktı ki tutuklamaya gerekçe sayılan üç mesaj, olaylardan önce değil sonra yayınlanmış. Sonradan atılan üç mesajın olmuş bitmiş bir olayı etkilemesi nasıl mümkün olabilir? Bu mesajlarda da suç unsuru yok ama olsa bile evrensel olan ‘cezaların şahsiliği’ ilkesine ve Anayasa’ya göre ceza sorumluluğu şahsîdir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.

Şimdi bu delillerin geçersiz olduğu anlaşılınca, Ankara’da şehit MİT görevlilerini ifşa etmekle ilgili dava açılıyor... Oysa bu dava da görülmüştü... Cenazeye MİT de çelenk göndermişti! Kısacası bana düşman ceza hukuku uygulanıyor...” dedi ve ABD’de bir zamanlar ABD’de aynı suçtan beyazların yargılanmadığı siyahların ise şiddetli cezalara çarptırıldığı dönemi hatırlattı.

***

Peki düşman ceza hukuku kavramı nedir?

Türk hukuk sisteminde böyle bir uygulama var mı?

Av. Adil Baltaş’ın incelemesine göre “Düşman Ceza Hukuku tezi/teorisi, ilk defa Alman hukuk adamı Günther Jakobs tarafından 1985 yılında ortaya atılmıştır. Aslında bu kavramın ilk devletlerin ortaya çıkışından beri var olduğu, devletin ve savaşın olduğu yeryüzündeki her noktada özellikle Ortaçağ Avrupası’nda sertçe uygulandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Jakobs, tezinde Ceza hukukunda ikili bir ayrıma gitmiş; ‘Vatandaş Ceza Hukuku’ ve ‘Düşman Ceza Hukuku’ kavramlarını yaratmıştır. Jakobs'a göre, ceza güncel zarardan daha önce gelir, yani zarar daha doğmadan zanlıyı cezalandırmak zorunludur, ‘önleyici tutuklama’ böyle bir şeydir, düşmanlara verilecek ceza orantısız, aşırı yüksek hapis yaptırımı içermelidir, üçüncüsü ise usule ilişkin haklar ortadan kaldırılmalıdır. ‘Düşman’a ‘gelecekteki eylemleri’ öngörülerek ceza verilebilir. Mahkûm olan ‘düşman’a ‘ceza indirimi’ olmaz. Guantanamo'da yıllardır devam eden durum, ‘düşman savaşçılar’ kavramı, tam bu tartışmaya ilişkindir.”

***

Ümit Özdağ soruşturmasına da usüle uyulmadı. Özdağ, tutuklanmasının da “önleyici tutuklama” olduğunu söylüyor.

Türk hukukunda “önleyici tutuklama” yok ama fiili durum bu!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —