Armağan KULOĞLU


Yunanistan yine Türkiye aleyhtarlığı peşinde!..

Yunanistan yine Türkiye aleyhtarlığı peşinde!..


Yunanistan, her fırsatta, her durumda ve her ortamda, bağımsızlığını kazanma süreci dahil, bugüne kadar olan ve bundan sonra da devam edeceğine kesin gözle bakılan sürekli bir Türkiye aleyhtarlığı içindedir. Sadece ATATÜRK döneminde, korkunun ve Ulu Önderin dahiyane diplomasisinin etkisiyle ilişkilerde bir yumuşama kaydedilmiş olup, bunun dışındaki tüm dönemlerde ilişkilerde gerginlik hâkim olmuştur.

Yunanistan, Türkiye aleyhindeki davranışlarını tek başına sürdüremeyeceği için arkasını dayayacak güç/güçler bulmuş, onları kışkırtarak veya onlardan destek alarak veya her ikisini birden yaparak Türkiye’yi zor duruma düşürecek hamleler yapmaya çalışmıştır. Bunu ABD, AB, NATO ve Türkiye’yle dönemsel olarak ilişkisi iyi olmayan ülkeleri kendi çıkarları yönünde kullanarak gerçekleştirmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Bunlara yakın örnek olarak; Doğu Akdeniz ve Ege’deki tutumunu, AB-Orta Asya Zirvesi’nde başta Türk Devletleri olmak üzere onların KKTC aleyhinde karar almaları için yaptığı şantajı göstermek mümkündür.

Son zamanlarda, Türkiye-Yunanistan arasında düzenlenen İstişare Toplantılarının da tamamen göstermelik olduğunu, toplantılarda esas sorunlara değinilmeyip sadece Güven Arttırıcı Önlemler üzerinde durulmasından anlamak mümkündür. Aslında sorun olarak nitelendirilen konuların Yunanistan’ın emrivakilerle uyguladığı ve bunda ısrar ettiği hukuk dışı hususlar olduğuna da dikkat edilmelidir.

Trump’ın Başkan olmasıyla güvenlik açısından Avrupa’ya eskisi kadar destek vermeyeceğini açıklaması, Avrupa’da savunma endişesi yaratmış, bu nedenle Avrupa da savunma imkânı oluşturma ve savunma harcamalarında artış sağlama yoluna gitmiştir. Bu kapsamda 800 milyar euroluk bir kredi kaynağı sağlama ve Avrupa Güvenlik Mimarisini canlandırma kararı almıştır.

AB tarafından Avrupa’nın güvenliği için gerçekleştirilecek savunma projelerine, Avrupa Güvenlik Mimarisi içinde yer alması söz konusu olan Türkiye’nin de dahil edilmesi olasılığı Yunanistan’da rahatsızlık yaratmıştır.

Yunanistan panik içinde

Bu kapsamda AB tarafından oluşturulan “Avrupa için Güvenlik Eylemi (SAFE) Programı” AB üyesi 27 ülkeden 26’sının kabulü, sadece Macaristan’ın çekimser kaldığı bir oylamayla onaylanmış, bunun üzerine Yunanistan da Savunma yatırımlarına düşük faizli kredi sağlayacak olan bu program konusunda Türkiye’yi engellemek için her çareye baş vurmaya başlamıştır.

Türkiye’nin Avrupa'nın silahlanma projesine katılımı AB kurumlarında ve Avrupa başkentlerinde konuşulmuş, ABD'den sonra NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olma özelliği Türkiye’yi, AB dışı ama vazgeçilmez bir ortak konumuna getirmiştir. AB’de kararlarının nitelikli çoğunlukla alınması, Türkiye’nin bu programa dahil edilmesinde Yunanistan'ın etkisini sınırlamış durumdadır. 800 milyar doları bulacak bu projeden, Türkiye’nin 150 milyar euroluk bir kaynak bulabileceği anlaşılmaktadır.

Yunanistan’ın engellemek için ileri sürdüğü hususlar

Yunanistan’ın itirazlarında sadece güvenlik bulunmamaktadır. Türkiye’nin AB’nin demokrasi ve hukuk ilkeleriyle uyumlu olmadığı, insan hakları kurallarını benimsemediği, projeye sadece AB değerlerini benimseyen ülkelerin katılabileceği gerekçeleriyle Türkiye’nin SAFE fonuna alınmasına karşı çıkmaktadır. Türkiye’yi güvenlik tehdidi olarak görerek, SAFE’nin 16. Maddesindeki “Bir üçüncü ülkenin katılımı, bir AB üye devletine veya AB’nin tamamına savunma veya güvenlik tehdidi oluşturuyorsa engellenebilir” ifadesinin uygulanmasını talep etmektedir.

Dendias daha da ileriye giderek “Düşman surların içindeyse Avrupa’yı savunamayız” demiş, Miçotakis de Ankara AB’nin yeni silah alım programı SAFE gibi girişimlerden yararlanmak istiyorsa, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni (GKRY) tehdit etmeyi bırakması gerektiğini belirtmiştir. Ortaya koydukları ana konu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 1995 yılında Yunanistan’ın Ege Denizi’nde kara sularını altı deniz milinin ötesine (12 mil değil) genişletmesi halinde bunun savaş nedeni sayılacağına dair aldığı kararın kaldırılmasıdır.

Yunanistan bu konuyu “oldu-bitti” ye getirmek için, İyon denizinde karasularını 12 mile çıkarma, Girit adasının Ege tarafında değil de Akdeniz tarafında uygulama gibi girişimlerle, TBMM karını etrafından dolaşmaya niyet etse de buna cesaret edememiş, bu sefer de önüne çıkan fırsatı kullanma hevesine kapılmıştır.

Miçotakis, bir taraftan Türkiye'nin AB adayı olarak bu tür mali desteklerden faydalanmak istemesini eleştirirken diğer taraftan da “bir AB üyesi olan Yunanistan’ı savaşla tehdit etmesinin kabul edilemez” olduğunu ve Ege Denizi'nde karasularının 12 mile çıkarılmasını Türkiye tarafından savaş nedeni olarak kabul edilmesinin Atina açısından ciddi bir güvenlik sorunu oluşturduğunu dile getirmiştir. Ayrıca Ege ve Akdeniz’deki kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge konularının Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na taşınması da söz konusu yapılmıştır.

AB Komisyonu savunma konuları sözcüsü de Türkiye’nin olası katılımına dair yöneltilen sorulara verdiği yanıtta “SAFE düzenlemesiyle bazı üye ülkelerin, özellikle Yunanistan ve Kıbrıs’ın endişelerinin dikkate alındığını” söyleyerek konun inceleneceği algısını yaratmıştır.

Konu nasıl sonuçlanabilir?

AB, Türkiye’nin tam üyeliğine yeşil ışık yakmamakla birlikte güvenlik alanında iş birliği teklif etmektedir. Türkiye’nin askeri gücü ve Rusya-Ukrayna savaşında olduğu gibi bölgesinde denge sağlayabilme kapasitesi ağır basmakta, AB’nin önde gelen ülkelerinin bu konuda Türkiye’ye önem verdiği görülmektedir. Bu nedenle AB’nin Türkiye konusunda karalı olduğu, Yunanistan’ın itirazlarının bir şekilde AB tarafından teknik manevralarla aşılarak Türkiye’nin Avrupa Güvenlik Mimarisi içinde SAFE savunma programına dahil edileceği değerlendirilmektedir.

Türkiye’nin de bu mimari içinde yer almaya istekli olduğu anlaşılmaktadır. Bu mimari içinde yer almasının, kendisinden daha çok Avrupa’nın, hatta ABD’nin de çıkarına olduğu açık olarak ortadadır. Bu nedenle Türkiye’nin durumu değerlendirerek, bugüne kadar ABD ve Avrupa’nın sorun çıkardığı ve ayrıca uygulamada sorun yaşanan, AB’yle Gümrük Birliği Anlaşmasını, vize uygulamalarını, Göçmen Geri Kabul Anlaşmasını, terörle mücadeledeki tutumlarını, ülkemize uygulanan yaptırımları ve buna benzer aleyhimizde oluşmuş uygulamaları göz önünde tutması önem arz etmektedir.

***

İç ve dış politikada, bu konu da dahil güvenliğimizi, bekamızı, çıkarlarımızı ve değerlerimizi ilgilendiren tüm konularda, “cesaretli çıkış yapma” adı altında ifadelerde bulunulmasından, kararlar alınmasından ve tavizkar tutumlar içinde olunmasından uzak durulmasına özen gösterilmelidir.

Bayramınız kutlu olsun