Mustafa BALBAY


‘Yurttaşlarım’la oyna-mayın!

‘Yurttaşlarım’la oyna-mayın!


 

Erdoğan 28 Şubat’ta, “Yeni bir safhaya geçilmiştir” cümlesiyle herkesin kendine göre farklı ad verdiği süreci tanımladı; yeni safha!

 

Erdoğan’a göre yeni safhada verilen sözler tutulmazsa çok fena olacak, demir yumruklar konuşacak.

 

Bahçeli’ye göre yeni safhada her şey iyiye gidecek. Bunu sadece kamuoyuna değil, Tuncer Bakırhan’dan Selahattin Demirtaş’a safhanın tüm taraflarına telefonla da iletti.

 

Erdoğan’ın sözünü ettiği “verilen sözler” nedir?

 

Kamuoyu bilmiyor. Buradan devam edersek şu soru doğuyor:

 

Söz vermek söz konusu ise arada karşılıklı pazarlık mı var?

 

Benzer durum Kandil’den gelen açıklamalarda da dikkati çekiyor. Ateşkes ilan ettiklerini, verilen sözlerin tutulup tutulmamasına göre yeni karar alacaklarını vurguluyorlar!

 

***

 

Durum, görüş mesafesinin sıfıra yakın olduğu sisli ortamda sis çanı ile ilerlemeye çalışmak gibi!

 

Birbirlerine söz verenler için sisli bir durum olmayabilir ama toplum için böyle...

 

Yolun devamında varılmak istenen yerle ilgili içlerinden bir kişiyi konuşturuyorlar. Toplumun buna vereceği tepkiyi ölçüp yeniden değerlendirme yapıyorlar.

 

Yeni safhada yolun devamını Binali Yıldırım açıkladı. Anayasadan yurttaşlık tanımının, yani Türk sözcüğünün kaldırılabileceğini, kaldırılması gerektiğini söyledi. Yıldırım’ın bu konuşmayı yaptığı toplantının adı şuydu:

 

Şirketler yemek kartıyla tasarruf ediyor!Yemek Kartı ile Gelir Vergisi ve KDV Tasarrufu Hem Markette Hem Restoranda GeçerliTicket Restaurant Yemek Kartı

 

“Türkiye’nin sivil anayasa yolculuğu projesi!”

 

Biz tutup “Bütün bu adımlar bir projedir” desek alınırlar! Toplantının adı bu!

 

Geçmişte başbakanlık, TBMM başkanlığı yapmış Yıldırım’ın güncel resmi unvanı şu:

 

Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallılar Heyet başkanı!

 

Bu “Türk” sözcüğü ne Binali Bey!

 

Buram buram proje kokan bir konuşma! Baktılar tepki büyük hemen Saray’dan Cumhur’un küçük ortağına kadar herkes Yıldırım’ı karalama yarışına girişti.

 

Oysa Yıldırım o yolculukta “sivil anayasaya” kaç kilometre kaldığını ilan ediyordu!

 

***

 

29 Ekim 2024’te, Cumhuriyetin 101. yaşında bu köşenin başlığı şuydu:

 

“Yurttaşlarım...”

 

Atatürk’ün kendi bulduğu bu sözcüğü ilk kez Cumhuriyetin onuncu yılında, Onuncu Yıl Nutku’nda kullandığını yazmıştık. Atatürk konuşmasını “Ne mutlu Türküm diyene” cümlesiyle bitirirken kavramın ırkçı bir söylem olmadığını en güzel şekliyle ifade ediyor. Damarlarında Türk kanı taşıyana demiyor, “Türküm diyene” diyor.

 

1912’den 1922’ye nüfusu 17 milyondan 12 milyona inen, kendi içindeki çeşitliliğin yanı sıra Balkanlar’dan, Kafkaslar’dan milyonlarca göç alan Anadolu’da ortak bir yurt oluşturmak, önce emperyalizme meydan okumayı, sonra bu topraklardaki herkesle kucaklaşmayı gerektiriyordu. “Türk kimliği” için ne soy bağı gerekiyor ne ırk tanımı. Bu topraklardaki herkesi olduğu gibi kabul eden bir ortak bağ.

 

Türkiye, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak yükseldikçe temellerdeki bağların çağın bütün değerleriyle barışık olduğu görülecek.

 

Mevcut anayasaya uymayan bir iktidar yepyeni sivil bir anayasa yapacağım, bunun için Kürt kökenli yurttaşlarımın desteğini almam yeterli diyorsa bu “kolon kesmek” olur.

 

Bu adım başta Kürt kökenli yurttaşlarımız olmak üzere kimseye yaramaz!

 

Hukuku araçsallaştıran iktidar, barışı da araçsallaştırıyor!

 

Hukukun üstünlüğü diye diye hukuku, siyaset tetiği haline getirdiniz!

 

Sıra barışa mı geldi?

 

İktidar medyalrözleri projeyi eleştireni barış düşmanı ilan ediyor!

 

Süreci, toplumun tüm kesimlerinin barış istemine saygıyla...

 

İktidarın barış çubuğunun ucuna Erdoğan’ın sonsuz seçilmesini ekleme girişimlerinden duyduğumuz kaygıyla...

 

İzliyoruz. Yap-mayın.

 

“Yurttaşlarım”la oyna-mayın!