Murat AĞIREL

Tarih: 15.11.2025 20:36

İmamoğlu iddianamesinde göze çarpanlar

Facebook Twitter Linked-in

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) soruşturması kapsamında hazırlanan iddianame yaklaşık 237 gün sonra tamamlandı.

İddianamede toplam şüpheli sayısı 402. Tutuklu şüpheli sayısı 105. Adli kontrollü kişi sayısı 170 kişi, 7 kişi hakkında yakalama emri var.

İddianame İmamoğlu’nu suç örgütü lideri olarak tanımlamış ve örgütün suç işleme tarihini de Beylikdüzü Belediye başkanlığı zamanından itibaren başlatmış.

Birçok kişi iddianame okumayı bitirmiş ve yorumlar yapıyor. Ancak ben halen 4 bin sayfalık iddianamenin yüzde 20’sini bitirmiş durumdayım.

Neden uzun sürüyor çünkü Emniyet ve savcılık ifadeleri ve iddianamede yer alan kısımları karşılaştırıyorum.

Bu iddianame ne birilerinin dediği gibi “bomboş” ne de birilerinin dediği gibi “dopdolu...”

Bizler gazeteciler olarak iddianame içerisinde yer alan bilgileri var ise çelişkileri topluma anlatmak ile görevliyiz. Soruşturmanın ilk aşamasından itibaren çok fazla bilgi kirliliği mevcuttu. En azından şu anda elimizde net bir iddianame var. Kovuşturma aşamasında ekleri de göreceğiz, tablo daha da netleşecek.

Ancak soruşturma aşamasında yer alan iddiaların itibar suikastı olduğu ve hiçbirinin iddianamede yer almadığını görüyoruz.

Ne İBB’de ele geçtiği iddia edilen parke altındaki 2 milyon dolar para ne 560 milyar TL ne valizlerle taşındığı iddia edilen paralar ne de otopark için verildiği iddia edilen milyonlar ne de terör örgütlerine 100 milyon dolar gönderilmiş. Hepsi manşetlerde günlerce yer aldı. Bunları haberleştiren basın kuruluşları ya da bu iddiaları dile getiren isimler özür diledi mi? Hayır.

 

 

Şimdi biz elimizdeki resmi belgeye, iddianameye dönelim.

Daha önce de yazdım.

İddianamede de “Eylem 1” diye geçiyor. Tekrar hatırlatalım Beylikdüzü’nde müteahhitlik yapan itirafçı Uğur Güngör’e dayandırılan bir iddia var. Bu iddiaya göre inşaatına ruhsat almak için o dönem İmamoğlu’nun belediye başkanlığını yaptığı Beylikdüzü Belediyesi’ne başvuran Güngör, önce 13, ardından 2 dairesini soruşturmada iddia edilen “çeteye” kaptırdı.

Soruşturmada itirafçı olan Uğur Güngör gerçekten bu hususta 2020 yılında Büyükçekmece Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş. Hatta kendisinin fiziki şiddete uğradığını ve tehdit edildiğini belirtmiş. Savcılık şüpheli kişilerin ifadesini de almış. Ali Gül ifadesinde, Uğur Güngör ile arasında ticari anlaşmazlık bulunduğunu ve ticaret mahkemesinde yargılamanın devam ettiğini belirtmiş. Uğur Güngör’ün şantiyeyi basıp saldırıda bulunduğunu, kendisinin ve babasının bıçaklandığını, bununla ilgili suç duyurusu yaptığını ve kamera görüntülerini de savcılığa teslim ettiğini ifade etmiş.

Aksoy İnşaat’ın sahibi Adem Aksoy da şu ifadeyi kullanmış:

“Ben bahse konu iddiaları reddediyorum. 13 daireyi Gül İnşaat’tan aldım. Ancak 8 dairenin ipoteği kaldırılmadı, bu nedenle Gül İnşaat’a 4 daireyi iade ettim. Bu daireler yerine Gül İnşaat’ın başka projesinden daireler aldım. Ekrem İmamoğlu ile ilgili hiçbir resmi ya da gayri resmi ortaklığım yoktur.”

O dönem savcılık belgeleri ve ifadeleri incelemiş, neticesinde “Kovuşturmaya yer yok” kararı vermiş. Bu karara Uğur Güngör, Bakırköy Hâkimliği’ne itiraz etmiş. İtirazı inceleyen mahkeme, itirazı reddetmiş ve kararı da kesinleştirmiş.

 

DAHA NE OLSUN?

Bakın burası önemli. Dosya yargıda görülmüş ve sonuca bağlanmış.

Kaymakamlık, bahse konu belediye yetkilileri ile ilgili soruşturma başlatmış ve tüm iddiaları incelemiş. Neticesinde yapılan işlemlerde uygunsuzluk bulmamış ve verilen kararı onamış. Karar kesinleşmiş.

Ardından bu iddialar ile ilgili Beylikdüzü Kaymakamlığı, ilgili belediye yetkilileri hakkında soruşturma başlatmış. Soruşturma kapsamında ayrıntılı şekilde inceleme yapmış ve Ocak 2023 tarihinde de “İsnat edilen iddialar sübuta ermemiş, yapılan işlemlerde herhangi bir ihmal, eksiklik ya da suç unsuru oluşturacak bir eyleme rastlanılmadı” diyerek kararını açıklamış ve soruşturma izni vermemiş.

Daha ne olsun değil mi?

Kararın onanması beklenirken “rüşvet” iddialı bu dosya İmamoğlu dosyasına “irtikap” iddiası ile “zınk” diye bağlanmış.

Bu gelişmeler yaşanırken Yargıtay, kesinleşen “Kovuşturmaya yer yok” kararında “Murat Çalık’ın ifadesi yok” diye kararı bozmuş. Dosyayı Büyükçekmece Savcılığı’na iade etmiş. Çalık’ın avukatları ifade vermek istediklerini belirtmiş ama Büyükçekmece Savcılığı yazılı ifade istemiş. Murat Çalık’ın müdafileri yazılı ifadelerini sunmuş.

Uzatmayayım.

 

Bunu yazdıktan sonra Adem Aksoy ve Gül itirafçı oldu. Emniyet ve savcılık ifadelerinin tam tersi ifade verdi. Hatta tahliye edildi ancak sonrasında itiraflarında eksiklikler olduğu gerekçesi ile tekrar tutuklandı.

Bir örnek daha vereyim.

Barış Terkoğlu’nun haberinden öğreniyoruz ki iddianamede yer alan 5 şüpheli yanlışlıkla eklenmiş. Görevde dahi değilken AKP iktidarı döneminde görevli olan bürokratlar 2023- 2024 yılında yapılan ihalelerden mesul tutulmuşlar ve ifade vermelerine rağmen iddianameye eklenmişler. Savcılık hatayı kabul etmiş. Yine Terkoğlu’nun haberinden öğreniyoruz ki şüphelilerden Murat Kapki mallarını operasyondan günler önce İsmail Kaan’a devretmiş. Ancak İsmail Kaan şüpheli dahi değil.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, gizli tanıkların ifade tarihlerine dikkat çekerek iki gizli tanığın ifadelerinin değiştirildiğini iddia etti.

Yolsuzluğu her kim yapıyorsa hesabı sorulmalı. Murat Kapki, Eyüp Subaşı gibi iş yapıp sahte faturalar kestiği ortaya çıkan isimlerin verdiği kamu zararı misli ile tahsil edilmeli, bunda en ufak şüphe yok. Ancak bu soruşturmanın 2019 yılı ile sınırlandırılıp öncesinin aklanması kabul edilemez.

Ama şöyle bir sonuç var; iddianame iktidar kanadına yakın isimleri de pek ikna etmiş değil. Suç örgütü ve liderliğine dair iddialara karşı iddianamede yer alan deliller güçlü değil.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —