Konuk YAZAR

Tarih: 24.10.2025 01:25

Öcalan da Türk-Kürt-Arap diyor!

Facebook Twitter Linked-in

"Terörsüz Türkiye" adı verilen süreci başlatan ve bugüne kadar sürmesini sağlayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'dir. Yalnız, yürütme gücüyle birlikte, yasama ve yargı gücünü kendisine toplayan ve dördüncü kuvvet denilen medyayı da büyük ölçüde kontrol eden kişi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dır.

 

Bahçeli, sürecin başında "Öcalan Meclis'e gelsin, DEM grubunda konuşsun, örgütü feshettiğini açıklasın, umut hakkından da yararlansın" demiş ve daha sonraları da Öcalan'dan sık sık "kurucu önder" diye bahsetmiştir.

 

Erdoğan ise Malazgirt ve Çanakkale gibi, büyük Türk zaferlerine ortaklar çıkarmış ve buna bağlı olarak milleti, “Türk-Kürt-Arap” olarak zikretmeye başlamıştır! Oysa Türkiye Cumhuriyeti bir milli devlettir ve Anayasa’da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamı etnik köken veya dini inanç farkı gözetmeksizin, siyasal olarak Türk kabul edilmiştir.

 

***

 

Bahçeli, 21 Ekim konuşmasında ise özetle şöyle demiştir:

 

"Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Milletimiz bellidir, adı Türk milletidir. Devletimiz bellidir, Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Bilhassa anayasal vatandaşlık ezberiyle Türklüğü etnik yapıya indirgeyerek anayasadan tasfiye emeli olmayacak duaya amin demekten farksız bir avunmadır.

 

Anayasanın 66.maddesiyle ilgili polemik yapmak, hava koklamak, zemin yoklamak, kara propagandaya girişmek abesle iştigaldir, sonu ve sonucu da hüsrandır.

 

Terör örgütü PKK lağvedilmiştir. İmralı sözünü tutmuştur. Bu çerçevede ayrı bir ulus devlet, federasyon, özerlik hatta kültüralist taleplerin olmadığını, terör örgütünün anlam yoksunu haline geldiğini, kendisini feshetmesi gerektiğinin İmralı tarafından ilan edilmesi çok mühim ve bağlayıcı bir açıklamadır.

 

Şimdi sırayı örgütün tüm bileşenlerinin silahları yakması veya bırakması almıştır."

 

***

 

Bahçeli'nin bu sözleri, MHP'nin, süreçten önceki program ve felsefesine harfiyen paraleldir. Fakat süreç öyle bir yere gelmiştir ki, artık Meclis'te Atatürk'e hakaret edilmekte, Öcalan lehine sloganlar atılmakta, Türkiye'nin bir kısmından Kürdistan diye bahsedilmekte ve Güneydoğu'daki eylemlerde, Türk devletinin polisi, “düşman” olarak ilan edilmektedir. Suriye’de ise terör örgütü bileşenlerinin silah bırakmayacağı, aksine bir bütün olarak veya grup grup Suriye ordusuna katılacağı, Suriye'nin bir PKK devleti haline geleceği anlaşılmıştır. Bunun sebebi ise AKP iktidarının uyguladığı Suriye politikasıdır.

 

Abdullah Öcalan'ın ise Bahçeli'nin bütün ısrarlarına rağmen Suriye'deki PYD/YPG'nin'nin silah bırakmasına yönelik bir çağrısı yoktur! Üstelik Erdoğan ve ekibi, bu yapılanmayı ABD'nin verdiği isimle anmakta ve SDG demektedir.

 

***

 

Öcalan'ın ne düşündüğünü, birinci açılım sürecinde Namık Durukan imzasıyla 28 Şubat 2013 tarihli Milliyet’te yayınlanan müzakere zabıtlarından biliyoruz.

 

Öcalan, özetle "Komisyonlar kurulacak. Hakikat komisyonu da kurulacak. Akil adamlar denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak. Köylere geri dönüş olacak. Bunları yapmazlarsa geri çekilme olmaz. Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum. Suriye var, İran var. Şu an Suriye’de 50 bin, Kandil’de 10 bin, İran’da 40 bin var.

 

(Sırrı'ya dönerek) Vatandaşlık maddesini sana yazdırıyorum, ‘Özgür iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığını ifade eden her birey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır’

 

Ulus aidiyeti ile devlet aidiyetini karıştırmayın. Bunu CHP ve MHP dedirtiyor. Sizin Türk ulusçuluğu dediğiniz faşist bir örgütlenmedir. Alet olamayız. Devlete aitiz ama Türk ulusçuluğuna ait değiliz. Türk ulusçuluğu bu ülkenin yüzde 10’unu bile karşılamaz. Millet, Arap, Türk ve Kürdü de kapsar. Ortak bir milletin üyesiyiz. Hedefimiz ne? Kürt Türk ilişkilerinin özgür bir temelde anayasal bir ifadeye kavuşturmak istiyorum. AB yerel yönetim özerklik şartı ki buna şerhi kaldırırlarsa bu mesele önemli ölçüde çözülür." demiştir.

 

***

 

Görüldüğü gibi, Öcalan'ın "Türk ulusçuluğu bu ülkenin yüzde 10’unu bile karşılamaz. Millet, Arap, Türk ve Kürdü de kapsar." sözlerinin birinci kısmı, The Wall Street Journal gazetesinin 28 Kasım 2006 tarihli sayısında, Huge Pope'un "Türkiye'de Türklük oranı yüzde 10'dur" yalanına paraleldir!

 

Öcalan'ın ikinci ifadesi yani "Millet, Arap, Türk ve Kürdü de kapsar." sözleri ise Erdoğan'ın “Türk-Kürt-Arap" vurgusuna paraleldir. Oysa Türkiye halkının yüzde 85'i hatta 90'ı kendisini Türk olarak tanımlamaktadır.

 

Şimdi, Cumhur İttifakı, Öcalan'ın 2013'te anlattığı, Wall Street Journal'den alınma yalanlarla mı hareket edecektir yoksa Bahçeli'nin yukarında özetlediğim görüşlerine göre mi?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arslan BULUT(Yeniçağ) 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —