Armağan KULOĞLU

Tarih: 15.11.2025 01:44

Trump heryere hakim olma peşinde

Facebook Twitter Linked-in

Trump’ın önceden başlattığı, başkan olduktan sonra da devam ettirdiği emperyal düşünceleri dur durak bilmeden devam etmektedir. Kanada, Meksika, Panama, Grönland, Venezuela, Nijerya, Ukrayna’daki nadir toprak elementleri, İran hamleleri, Süveyş Kanalı (Serbest geçiş), Gazze (Riviera), Güney Afrika (G-20 Zirvesi), Türkiye’de de Eskişehir Beylikova nadir toprak elementlerine kadar uzanan doyumsuzluk hamleleri, "Önce Amerika/Harika Amerika/Güç yoluyla barış" ifadeleriyle son bir yıla damga vuran gelişmelerdir.

Aslında ABD’nin yakın geçmişine bakıldığında, BOP Projesi çerçevesinde gerçekleştirdiği Afganistan ve Irak harekatları ve Suriye’de kendine müzahir bir yapı oluşturma faaliyetleri, onun zaten emperyal bir ülke olduğunun göstergeleridir. Trump’ın son bir yıla nerede duracağı belli olmayan davranışları da güç zehirlenmesinin dışa vuran belirtileri olarak ifade edilebilir.

Bu olaylara ilave olarak, medyada gerektiği kadar yer almayan ve dünya kamuoyunda da fazla önemsenmeyen ancak hem yakın coğrafyamız hem Türk Devletleri Teşkilatı hem de Türk Dünyası olarak bizi de yakından ilgilendiren önemli bir gelişmenin gündeme getirilmesinin faydalı olabileceği düşünülmüştür. Bu gelişme Trump’ın, ABD’nin Orta Asya stratejisi kapsamındaki yeni yönelimleridir.

ABD-ORTA ASYA ZİRVESİ

2023’de Semerkant’takinden sora ikinci kez yapılan ABD-Orta Asya Zirvesine ev sahipliği yapan Trump, önceki ABD yönetimlerinin Orta Asya’ya gerekli ilgiyi göstermediğini, kendisinin bu tarihi hatayı düzeltmeyi amaçladığını ifade etmiş ve 06 Kasım 2025’de Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan liderlerinin katıldığı, ABD ile Türkistan coğrafyası arasında işbirliğini kapsayan bu yeni zirve, 5+1 formatında ABD’de düzenlemiştir.

Liderleri Beyaz Saray’da da ağırlayan Trump, 5 liderle çoklu ve ikili görüşmelerde de bulunarak, yüksek teknoloji cihazlarının üretiminde ve harp sanayiinde gerekli olan nadir toprak elementlerini elde etme çabalarını, bu ülkeler üzerinde de yoğunlaştırmak istediğini açıkça beyan etmiştir.

Trump, Orta Asya bölgesinin, petrol ve doğal gazın yanı sıra özellikle yüksek miktarda nadir toprak minerali rezervlerine sahip ve küresel uranyum üretiminin yaklaşık yarısını karşıladığını belirtmiş, bölge kaynaklarının daha etkin kullanılabilmesi için daha fazla yatırıma ihtiyaç olduğu gerekçesiyle bu ülkelerle anlaşmalar yapıp, kritik minarelerin tedarik zincirini genişleterek ABD’nin ekonomik güvenliğini güçlendirmeyi hedeflediğini ortaya koymuştur. Bunu Orta Asya’ya da çökme olarak nitelendirmek mümkündür.

Bu kapsamda ön alan Kazakistan, ABD’yle nadir elemenler anlaşmasını imzalamış, katılımcı diğer ülkelerin de benzer anlaşmalar yapacağı anlaşılmıştır. Ayrıca ABD’yle katılımcı ülkeler arasında bir seri ticari ve ekonomik anlaşmalar yapılmış, ABD tarafından kendilerine yatırımlar için yüksek vaatlerde bulunulmuştur.

Katılımcı ülkelerin de çok istekli oldukları görülmüş ve ABD’nin bölgeye gelmesinden ve onunla işbirliği yapmaktan duydukları memnuniyeti ortaya koymuşlardır. Özellikle Kazakistan’ın, onu takiben de Özbekistan ve Kırgızistan’ın hevesli ve istekli oluşları gözden kaçmamıştır. Türkmenistan ise daha sakin bir tutum sergilemiştir.

Kazakistan Lideri, Trump’a gösterdiği liderlik ve barışa katkısından dolayı teşekkür etmiş, “göklerden gönderilmiş büyük bir lider ve devlet adamısınız, birçok ülkede milyonlarca insan size minnettardır, başkanlığınızda Amerika altın bir çağa girdi, vizyonunuzu taktir ediyorum” demiş, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan liderleri de memnuniyetlerini belirtmişlerdir.

Trump’ın bu zirveden elde etmek istediği sonucun, Orta Asya’daki doğal kaynakları, özellikle nadir mineralleri kullanarak Çin’e olan bu konudaki bağımlılığını sonlandırmak, bölge ülkeleriyle ekonomik işbirliğinin yanı sıra siyasi ve askeri alanlarda da işbirliği yaparak Rusya ve Çin arasında yer alan bu bölgeye yerleşmek suretiyle her iki hasmını da kontrol altında tutmak olduğu değerlendirilebilir.

Katılımcı ülkelerin beklentilerinin de ABD’yle yakın işbirliği içinde bulunarak ekonomik imkanlar elde etmek ve artık fazla hissedilmeyen Rusya etkisinin de yeniden artmasını önlemek olduğu söylenebilir. Ancak bir yerden kurtulurken yeni bir güce doğu meyledip, onun emperyalizm alanına dahil olmanın, üstelik kaynaklarını sömürüye açmanın sıkıntılarını da hesap ederek ihtiyatlı hareket edilmesinde fayda görülmektedir.

ORTA ASYA TÜRK DEVLETLERİNDEN BİR BENZER DAVRANIŞ DAHA

Bu gelişme ve beklentiler bize, Nisan 2025’de AB-Orta Asya Zirvesi sonunda yayınlanan deklarasyonda, yine aynı ülkelerin, AB’den 12 milyar Euroluk yatırım vaadi alması karşılığında, Türk Devletleri Teşkilatı’na (TDT) gözlemci üye olarak da kabul ettikleri ve Türk Dünyasının ayrılmaz bir parçası olan KKTC’yi tanımadıkları ve Türkiye’yi de işgalci olarak nitelendirdikleri, üstelik GKRY’ye de Kıbrıs Cumhuriyeti olarak Büyük Elçiler atadıkları olayı hatırlatmıştır.

Gerçi bu Orta Asya Zirvesinde Türkiye ve KKTC aleyhinde bir durum ortaya çıkmamış görünse de her iki konu da ekonomik ve siyasi açıdan güçlüden yana tavır alınarak çıkar elde etme düşüncesi temelinde birleşmekte ve Türk Dünyası olarak birlikteliği zayıflatabilme potansiyeli taşımaktadır.

Kardeşlik ve birlikte hareket etme durumu, TDT ve Türk Dünyası içinde sorunsuz olduğu görünmekle birlikte, uluslararası ortamda çıkar düşüncelerinin ön plana çıkabileceği şüphesini yaratmaktadır. Türk Devletlerinin bu konuda daha duyarlı olasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.

KAZAKİSTAN İBRAHİM ANLAŞMASI’NA DA KATILDI

Orta Doğu’daki diplomatik yalnızlığı sona erdiren İbrahim Anlaşmaları, İsrail ile bazı Arap ülkeleri arasında 2020 yılında imzalanan ‘normalleşme anlaşmaları’ olarak tarihe geçmiştir. ABD’nin arabuluculuğunda yapılan anlaşmalar, bölge ülkeleri arasında diplomatik, ekonomik ve güvenlik ilişkilerinin kurulmasına zemin hazırlama, ABD ve İsrail’in Orta Doğu'yu yeniden şekillendirme amacını taşımaktadır. İlk katılan ülke 2020’de BAE olup, müteakiben Bahreyn, Sudan ve Fas da bu sürece katılmıştır.

Bugünün şartların da ise, ABD’ni koruduğu ve kolladığı, Ortadoğu’daki kalesi olarak nitelendirdiği, inanç temelli saldırılar yapan ve halen soykırım suçlusu olan ve soykırım yapmaya da devam eden İsrail’in içine düştüğü yalnızlıktan kurtarılması ve bölgedeki güvenliğinin pekiştirilmesi, ABD’nin de kalesini koruması amacı da buna eklenmiştir.

Anlaşmaya, Filistin konusuna çözüm getirmediği için başta Türkiye olmak üzere İran ve bazı Arap ülkeleri karşı çıkmaktadır.

Ancak, düzenlenen ABD-Orta Asya Zirvesinde, ABD Başkanı Donald Trump, Kazakistan'ın İbrahim Anlaşmalarına resmen katılmayı kabul ettiğini açıklamıştır. Kazakistan’ın bu anlaşmaya katılması, karşı olan ülkeler tarafından şaşkınlık ve tepkiyle karşılanmış, hatta ihanet olarak nitelendirilmiştir. Trump diğer devletlerin de katılımının beklendiğini söylemiştir. Kazakistan’ın bu katılımının Türkiye’ye karşı bir tutum, diğer Türk Devletlerinin katılımının da Türkiye’yi sıkıştırmaya yönelik olduğu yorumları yapılmaktadır.

Bu gelişmeler, Türkiye’nin Türk Dünyası ülkeleriyle ilişkilerine daha fazla önem vermesinin ve onları kazanmaya yönelik yeni argümanlar üretmesinin gerekli olduğunu göstermektedir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —