Osman DOST

Tarih: 08.09.2025 00:15

GSM Altyapısı, Fiyatlar ve İletişim Felci

Facebook Twitter Linked-in

 

Türkiye’de bugün itibarıyla GSM operatörleri yaklaşık 82 milyon aboneye hizmet veriyor. Yani nüfusun neredeyse tamamı cep telefonu kullanıyor ve bu cihazlar üzerinden iletişim kuruyor. Ancak bu kadar yaygın ve yaşamsal hale gelmiş bir sistemin, hâlâ ciddi altyapı sorunlarıyla boğuşması düşündürücü. Teknolojinin bu denli geliştiği bir çağda, vatandaş hâlâ yüksek bir tepeye tırmanarak veya ağaca çıkarak ambulans çağırmak zorunda kalıyorsa, burada ciddi bir sistem zaafı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

 

Türkiye, GSM teknolojisinin ilk yaygınlaştığı 1990’lı yıllardan bu yana önemli bir mesafe kat etti. Ne var ki, 2023 Kahramanmaraş Depremi gibi büyük afetlerde yaşanan iletişim felçleri, bizi 1999 Gölcük Depremi'ne adeta geri götürdü. Aradan geçen 24 yıla ve sayısız teknolojik ilerlemeye rağmen, aynı sorunların yaşanması kabul edilemez. Felaket anlarında en çok ihtiyaç duyulan şeyin iletişim olduğu gerçeği, ne yazık ki hâlâ göz ardı ediliyor.

 

Depremler, afetler veya yoğunluk anlarında, GSM altyapısının tamamen çökmesi artık kanıksanmış bir gerçek halini aldı. Oysa birçok Avrupa ülkesinde, benzer olaylarda sistemler devre dışı kalmadan hizmet vermeye devam ediyor. Çünkü orada yalnızca ticari kazanç değil, kamu hizmeti anlayışı da ön planda tutuluyor. Türkiye'de ise bu hizmetler, pahalı tarifelere ve şişkin faturalara rağmen hâlâ güven vermiyor.

 

Peki sorun nerede?

 

Öncelikle, GSM altyapısının özellikle kırsal bölgelerde yetersiz kaldığını görmek gerekiyor. Bazı yerleşim birimlerinde hâlâ düzgün çekmeyen hatlar, acil durumlarda insan hayatını riske atacak seviyede. Bu, sadece operatörlerin değil, aynı zamanda devletin ilgili kurumlarının da sorumluluğunda olan bir konu. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı başta olmak üzere, BTK gibi denetleyici kurumların bu alanda daha proaktif ve yaptırım gücü olan adımlar atması gerekiyor.

 

İkincisi, operatörlerin yatırım politikaları sorgulanmalı. Büyükşehirlerin merkezlerinde 5G'ye geçiş için dev reklam kampanyaları yapılırken, bazı köylerde hâlâ temel çekim sorunları yaşanıyorsa burada bir önceliklendirme hatası var demektir. GSM firmaları, yalnızca gelir getiren bölgeleri değil, kamusal hizmet sorumluluğu gereği ülkenin her noktasını kapsayacak şekilde altyapı yatırımı yapmalıdır.

 

Üçüncü olarak, afet iletişimi konusu artık bir lüks değil, hayati bir zorunluluktur. Her operatör, kendi kapsama alanı içinde olası bir afet anında nasıl bir acil iletişim protokolü uygulayacağını net biçimde açıklamalı ve kamuoyuyla paylaşmalıdır. Mobil baz istasyonları, yedek enerji sistemleri, SMS tabanlı acil uyarı sistemleri gibi çözümler artık teoride kalmamalı, pratikte hayata geçirilmelidir.

 

Özetle; Türkiye, teknolojide “tüketici” olmaktan çıkıp “altyapı kurucu” bir vizyona geçmek zorundadır. Vatandaşlar her ay ciddi GSM faturaları ödüyor ama karşılığında, en çok ihtiyaç duydukları anda sistemin çöküşüyle baş başa kalıyorlar. Bu kabul edilemez.

 

İletişim, günümüzde artık su ve elektrik kadar temel bir ihtiyaçtır. Ve bu ihtiyacın güvenli, kesintisiz ve erişilebilir olması bir lüks değil, bir anayasal hak olarak görülmelidir. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın, bu konuda daha kararlı adımlar atması artık bir beklenti değil, bir zorunluluktur. Unutmayalım: Bağlantı, sadece bir sinyal çubuğu değil, bazen bir hayat demektir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —